Gideceğimin çok uzun bir yol olduğunu sanmıyorum.
Akşamları herkes evine çekildiğinde,
sokak sessizleştiğinde,
birinci katın penceresinden karanlığa baktığımda,
gömüldüğümü hissediyorum.
Ruhumun yazmak için kanatlandığını,
ama tek bir harf bile anlamlandıramadığımı biliyorum.
Gerçekten neydi, kaç taneydi alfabedeki harfler,
sayılar ne kadar önemliydi.
Birini aramak,
sarmalamak bu kadar hesaplı olmamalıydı.
Fırsatım olmadı bir keresinde dediğinde,
o kadar kalabalıklarda,
arkadaşlarının arasında,
gerçekten neden olmazdı insanın fırsatı,
neden kaçardı insan
?
...
Hikayenin hep başına dönmek istiyorum ama yapamıyorum.
Bu şehre her geldiğimde,
bozkırın bu soğuk havası,
bu ev,
iyi geliyor mu ?
gelmiyor mu ?
bende bilmiyorum.
Belki de pek düşünmüyorum,
gerekte yok zaten.
Deniz kenarındaki evimi düşünüyorum.
Çiçeklerimi, balkonumu.
ve tabi ki O'nu.
ne zaman özlesem,
ne zaman kalbimin atışı değişse,
O'na yani bu şehre geliyorum.
Bu evi açıyorum, ama arayamıyorum.
Aramak.
Sahi birini hesapsızca aramak,
bahanen olmadan,
güvenle aramak.
Koca bir dağ,
deniz mi olmalı,
sevgi
Ne denizi yıkayabiliyorsun,
ne dağı yıkabiliyorsun.
Bazen boğuluyorsun,
bazen en tepeden kanatsız düşüyorsun,
ama arayamıyorsun işte.
çok aradım mı
evet.
Ama bir gün her şeyi bırakıp uzaklaştığımda
O sadece hayatına devam etti.
Kalabalıkların O'nu taşımasına izin verdi.
benim O'nu değil.
ve korktuğumu anladım,
O'nun da kalbi korktu sanırım.
Bazen sokakta oynayan çocukları gördüğümde,
aklıma o Ocak ayı geliyor.
Hiç geçmeyecek,
kalp kırıklığımız
Seni her gördüğümde,
görmediğimde,
aklıma, yüreğime işlenen kocaman bir kalp.
Başka bir hikayede görüşmek üzere