Bazı insanların el becerileri fazladır, bunu kabul ediyorum, ama benim değil. Bir iğne ve ipliği tutarken bile baştan heyecanlanıyorum. Anneannem çok güzel dikiş diker, halan yaşına bakmaksızın o eski siyah singerinin başına oturur, tıkı tıkı küçük yastıklar diker. Belki de o yüzden evde iken hiç canı sıkılmaz, dikiş belki de O'nu en iyi oyalayan şey.
Buraya nereden geldiğim sanırım fotoğraflardan da anlaşılıyordur. Fotoğraflarda ki, iki amca yıllar önce doğudan göçüp gelmişler ve bir terzinin yanında işe başlamışlar.İşe çırak olarak başladıklarında 15-16 yaşlarındalarmış. Uzun zaman sonra da kendi dükkanlarını açmışlar.
Dikiş dikmek sabr işidir , bazen tam bitti dersiniz tekrardan
sökersiniz. Kumaşı seveceksiniz, keserken dikkat edeceksiniz,
defterinizde ki ölçülere tekrar tekrar bakacaksınız, gerekirse
çekinmeden tekrar provaya çağıracaksınız.Kısacası seveceksiniz diye
ekliyorlar. Ve kumaşı kesmeden önce sabunla çizmeleri sanırım en büyülü
anlardan biri.
Şimdi yanlarına bir çırak arıyorlar ama bugünkü çocuklar 20 gün
durup, dışarıda mendil satmanın daha karlı olduğunu düşünüyorlar diye
espri ile karışık vurguda bulunuyorlar; oysaki bizim meslek bir ömür
boyu yapılır, hele birde el becerin varsa...
Hepinize güzel bir hafta diliyorum
kucak dolusu sevgiler
Not: Ankara Kale Festivali'ne giderseniz eğer, iki fotoğrafım size selam verecekler, kale sokaklarından, keyifli haftasonları