Bu fotoğrafı Ekim sonu çekmişim,
ama nerden bilebilirdim ki,
bu fotoğrafta ki çocuklar gibi olacağımı.
Bir dostuma sarılıyorum, gülüyorum,
öbür dostumla ağlıyoruz,
yalnız kalıyorum, ama üzülmüyorum,
Biliyorum her yalnızlık bir adım daha olgunlaşmadır.
Evet, başımdan büyük işlere kalkışıyorum,
koltuğumun altında pek çok karpuz taşımaya çalışıyorum,
ayağıma büyük ayakkabılar giyiyorum,
ama olmuyor.
Blogumu takip edenlerden biri çok güzel yazmış, yorumlara kapatmanın sebebi, hikayelerini yormamak için mi diye,
evet belki de.
Hayattan korkuyorum,
ama gelecekten endişeleniyorum.
Sanırım, yazmak en güzeli,
bekleyen hikayelerim var, ama bir türlü düzeltme yapmıyorum.
Dağlara kar yağmış,
Ankara'ya yağmıyor,
küstüm ben Ankara'ya diyor,
ey şehir iyi davranmadın bana,
doğru iyi davranmadık.
"Ödül" !! alması bile işe yaramadı,
şehir, ruhunu kayıp etti ya da ettirdiler.
Çok uzaklardan kamyonlar geçiyor,
acaba nereye gidiyorlar,
çocukken yolculuklarda en çok kamyon yazılarına takılırdık.
Kısacası yazıyoruz,
yaşıyoruz işte,
farkında mısınız Ocak'ta bitmek üzere...
Bu aralar, Azam Ali'yi dinliyorum, eğer ki dinlemediyseniz mutlaka dinleyin, özellikle Lasse Pour quoi parçasını
http://www.youtube.com/watch?v=iky55pnnys0
güzel bir hafta diliyorum...
kucak dolusu sevgiler