Haftasonu ne güzel başlamıştı,
Önce Cuma akşamı Gürer Aykal yönetiminde ki Bilkent Senfoni Orkestrasını dinledik.
Boynumu bükmüş, daldım da daldım.
Klasik müzik çok dinlemem, ama o akşam o kadar iyi geldi ki...
Tam arabayı park ederken, uzaktan bozaaaa diye bağıran bozacının sesini duyduk.
Hep merak etmişimdir, neden kışın boza içilir diye;
bir de üzerine tarçın ya da leblebi koydunuz mu, keyfinize diyecek yoktur...
15-16 sene önce Oran Sitesinde otururken, kışın arada geçerdi bozacı. Hatırlıyorum da, soğuk bir kış akşamı almıştık, tüm kuzenler bir aradaydık...
Cumartesi sabahı 8.30'da alt komşumuz kapımızı çaldı.
Bizim evin su borusu delinmiş ve onların evi perişan etmiş.
Ustayı aradık, Pazar günü gelip kıracağız dedi.
Peki dedik...
Sonra
Akşam sekiz civarında, sevgili arkadaşımız Mehmet'in amansız gidiş haberi ile yıkıldık...
Hayat o kadar kısa ki, anneannemim dediği gibi bizden geriye sadece iyilikler ve güzel şeyler kalacak, gerisi koca bir boşluk... Keşke diyor insan... ama nafile...
Tanrım sen ailesine ve eşine sabr ver...
O yüzden yaşadığınız anların tadını çıkarın, sevdiklerinize sıkıca sarılın. Öyle her şeye canınızı sıkmayın, kuru kuru yapmayın. Eğer kötü bulutlar üzerinizdeyse "cız" deyin ve güzel şeyler düşünün. Biliyorum belki zor ama, denemek bedava...
işte böyle...
;(