Biliyor musun bazen seni düşünüyorum,
ama sadece bazen
ve neden bilmiyorum
şimdi,yüzümde gülümseme, elimde bir fincan çay ile pencere kenarına oturmuş,
yağmuru izliyorum
...
belki de ilk defa yağmur yağdığında yalnızım ve o yüzden,
evin tüm ışıkları yanıyor,
ve gök gürültüsünden daha çok korkuyorum.
Uzun zamandan beri ilk defa keşke sen olsaydın diyorum.
Elini tutardım,
omzuna yaslanırdım,
mumları yakardım,
belki Tori Amos'dan Winter çalardı...
Bugün, işten erken çıktım.
Arabayı evin önüne parkettim.
Başımı yukarı kaldırdım,
ve bir kez daha bu şehirde sonbahar ne kadar güzel diye düşündüm.
Bu da başka bir mutluluktu işte,
yaşadığını hissetmek...
Gözüm, karşı kaldırımda yürüyen teyzelere takıldı.
Ellerinde pazar arabaları, bir yandan konuşup, bir yandan da yürüyorlardı.
İçlerinden biri sanki beni uzun zamandır tanıyormuş gibi,
bana gülümsedi ve el salladı.
Tam merdivenleri çıkarken,
geri adım attım ve neden o güzel teyzeleri takip etmiyorum dedim.
Önce sağ, sonra sol, sonra yine sol yaptık.
Ne gariptir ki, bunca sene bu semtte oturmama rağmen,
hiç girmediğim sokaklardan geçtim.
Bilemiyorum belki de geçtim, ama o kadar kördüm ki,
farkına varmadım.
Bu sokakları mutlaka görmen gerekir.
Pencerelerden mis gibi çamaşırlar sarkmış,
kurumuş yapraklar yol kenarlarına birikmiş,
etrafı yemek kokuları sarmış,
kapı önlerinde sek sek oynayan çocuklar,
ve bir şekilde akan hayat...
Pazar, az ileride başlıyordu.
Birden teyzeleri kayıp ettim, ama pazardaydım.
Karşılaştığım ilk tezgah peynircilerdi.
Köşede ki amca, bir bıçağın ucunda bana tuzlu peynir ikram etti,
ne kadar lezzetliydi anlatamam.
1 kg verir misin amca dedim.
Yorulmuş bedeni ile oturduğu yerden ayağı kalktı, 1 kglık peyniri özenle kesip, tartıya koydu.Sonrada naylon bir poşetin içine koyup bana uzattı.
Böylece ilk pazar torbamı almış oldum.
Peynirlerin hemen yanında zeytin tezgahları vardı.
En sevdiğim, yeşil çizik zeytinden de 1 kg aldım.
Biraz daha ileride, sebze ve meyva tezgahları dizilmişti.
Kısacası, aklına ne gelirse vardı.
Yalnız domatesler öyle salkım salkım değildi,
hatta şekilleri bozuktu,
anlamayan biri belkide hormonlu sanırdı,
ama elime aldığımda,
aklıma çocukluğumda dedemin bahçesinden topladığım domatesler geldi.
Orta tezgahların birinin önünde durdum.
Elime almış domatesleri koklarken, tezgahın sahibi mavi gözlü teyze yerinden kalktı ve domatesleri kese kağıdına koymaya başladı.
Tam yoluma devam edecekken, 12 yaşlarında bir çocuk yanıma yaklaştı.
Abla limon ister misin diye sordu,
Ver haydi limon dedim...
Limonlara torba ararken,
ayak üstü sohbet ettik...
Bir an yorulduğumu hissettim,
ama gelen sesler, neşe içindeydi.
Çünkü, bu sokak tam çocuklara göreydi,
Oyuncaklar, pamuk şekerler, topaçlar, toplar...
çocukluk günlerine ait ne varsa buradaydı.
Keşke hep çocuk kalsam dedim.
Belki o zaman kimse beni üzemezdi...
Gözüm ,yanımdan geçen pamuk şekerlere takıldı.
Almak istedim, ama utandım.
Sence aldım mı,
haydi bakalım, cevabı bende saklı olsun.
Ve sola döndüğümde, daracık bir sokağa girdim,
Bu sokak tam bana göreydi, çünkü deniz görünüyordu ve rengarenkti.
kumaşlar,
patiskalar,
örtüler...
hatta el işi perdeler bile vardı....
Bu sonbahar daha fazla elbise giymeye karar verdim,
ve rengarenk patiskalardan aldım.
İstiyorum ki elbiselerim üzerimde, ruhum da kalbimle dans etsin.
Kumaşları alırken en çok dikkatimi,
Kumaşı kesmeden önce, makasa hayırlı olsun demesi çekti.
Ardından her kumaşı, özenle katlayıp bana verdi.
Eski günleri hatırladım, Ankara'da İzmir caddesinde kumaşçılar vardı, anneannem ile giderdik...
Kollarımın ağrıdığını hissettim.
Keşke diyorum benimde bir pazar arabam olsa,
çeke çeke götürsem,
arada durup nefes alsam,
kafamı kaldırıp gökyüzüne baksam,
güzel olurdu değil mi.
Köşeyi döner dönmez,
önce lavanta, sonra da
yasemin kokusu aldım.
Senin sevmediğin kokular biliyorum...
Yavaşça çiçek tezgahlarına yaklaştım.
ve bir demet lavanta aldım...
Eve dönmeye karar verdiğimde,
Hafiften bir rüzgar esti,
ama hiç yormadı beni...
İçeri girer girmez,
tüm camları açtım,
Sonbahar bulutları ne güzel,
pamuk pamuk....
istedim ki,
sadece evi değil tüm sokağı sarsın lavanta kokusu...
işte böyle,
bugünde böyle geçti...
başka bir hikaye de görüşmek üzere
kucak dolusu sevgiler...