Hoşgeldin,
demek şimdi buralardasın,
tamam söz hiçbir şey sormuyorum,
gel otur,
belki bir çay içersin, belki bir kahve,
eski günlerden bahsederiz,
eğer istemiyorsan,
öylesine dalarız şu engin denize,
bir sen oluruz,
bir ben,
nasıl istersen,
bunaltmam söz,
bari söylesene mutlu musun,
beni hiç sorma,
hep buralardaydım işte,
ıhlamur ağacım büyüdü,
incir ağacını kestik,
halan her sabah köye kadar yürüyorum,
köşede ki taş fırından alıyorum ekmekleri,
yani eskisi gibi değil,
sessiz buralar,
benim gibi,
yalnızlığa mı, alıştım evet,
ilk geldiğimde,
bu balkonda saatlerce denize karşı otururdum,
bazen rüzgarın saçlarımı dağıtmasına izin verirdim,
bazen kitabımı okurdum,
bazen yazılar yazardım,
zamanla kafamı boşalttım,
sonra uzun bir aradan sonra bahçeye indim,
ne kadar karışıktı inanamazsın, tıpkı benim buraya ilk geldiğim gibiydi,
odunluğun kapısını açtım,
içeride ki pek çok anıyı düşünmeden
tırmığı alıp sıkıca kapısını kapattım,
sanki orada kalırsam daha da kötü olacaktım,
elimde tırmık,
başladım tüm kötü otları sökmeye,
ben tırmığı salladıkça, toprak nefes alıyordu,
sanki teşekkür ediyordu,
ona hayat verdiğim için,
o yüzden sorma,
ne haldeyim,
ama ne oldu biliyor musun
gün ağırdıkça,
gönlüm ferahladı,
ruh hallerim değişti,
içimde ki yangınlar söndü,
kafamı yukarı kaldırdım,
teşekkür ettim,
çok düşünmeyi bıraktım,
sadece avucumun içine bırakılan,
bu hayatı düşündüm,
ne güzel renkleri vardı,
bazen siyah oluyordu
bazen gri,
bazen de sarı,kırmızı ne varsa ortaya karışık sunuyordu,
evet biliyorum,
ben aynı ben değilim,
kimse değil,
kimse de geçmişe dönemez ,
gidenler çoktan sessiz oldular,
kalanlar ise hep bizle,
tuhaf bir hayat işte...
pardon ne zaman tanışmıştık sizinle...
başka bir hikaye de görüşmek üzere
...
Zeynepcim hikayelerini özlemişim,
sevgiler
Posted by: yesim | July 28, 2009 at 01:59 PM
yesimcigim, sende hoşgeldin bende seni merak ediyordum.Uzun zamandır blogunu güncellemiyordun, hikaye vesile oldu, güzel bir gün dilerim :)
Posted by: zyn₪p | July 29, 2009 at 09:16 AM