Maksim mrvica somewhere in time
Yılların geçmesine aldırış etmiyorum,
biliyorum ki sen ve ben hep birlikteyiz,
bu ev bizim,
güne erken başlamayı seviyorum,
balkonumda oturup ,
sabah kahvemi içerken bu şehri düşünüyorum,
bu şehirde en hızlı büyüyen ağaç çınar sanırım,
neden çınar ağacı hiç ekmiyorlar ki,
hep o ismi bilinmedik garip uzun ağaçlardan ekiyorlar,
Kumrular sokağı düşünüyorum, ne kadar güzel çınarlar var orada,
o sokaktan geçersen eğer, kafanı kaldırda gökyüzüne bak olur mu,
pikapıma Maksim'i koyuyorum,
o piyano çaldıkça
ben yazıyorum,
sonra siliyorum,
tekrardan yazıyorum,
uzun zamandır yazmıyordum biliyorsun,
içimde kelimeler sabırsızlanıp duruyor,
aklımı karıştırıyorlar,
hepsi birbirine karışıyor,
ama beni üzmüyorlar,
ve biliyor musun
limonata gibi bir yaz geçiriyoruz,
hiç bunaltmıyor,
Uludağ'dan şekersiz limonata favorim,
elbette Ortaköy House Cafe'nin naneli limonatasını tutmaz ama olsun,
birden Pera Palas'ta bana kahve ve tiramusu ısmarlayışın aklıma geliyor,
güzel bir gündü,
sonra hiç bilmediğimiz bir sokak arasında,
tam kayıp olduk derken,
ev yemekleri yapan bir yerde oturmuştuk,
hani penceresinde sardunyalar vardı
ve ben orayı çok sevmiştim,
ne yediğimizi bugün de hatırlamıyorum...
posta kutuma her akşam bakıyorum,
ama o çok beklediğim mektup hiç gelmiyor,
umudunu yitirme diyorsun biliyorum,
ama o kitap benim için çok önemli biliyorsun,
belki bir gün, tamda umudumu yitirdiğimde gelecek,
ve itiraf ediyorum sen uyurken
seni izliyorum,
bu aralar Aşk okuyorum
uzun zamandır okuduğum en iyi kitaplardan biri diyebilirim, sanki beni dinliyor ve cevaplar veriyor...
akşamları kapıyı açıpta batan güneşin mutfakta yansımalarını seyrediyorum,
hemen balkon kapısını açıyorum,
balkona azıcık su döküyorum,
amacım balkonu temizlemekten çok,
susamış güvercinlere su vermek,
onlarda bunu biliyorlarmışcasına ben suyu döker dökmez geliyorlar,
tamam kızma, balkonda yuva yapmazlar,
umarım...
ve,
sen gelene kadar evin her odasına girip çıkıyorum,
eşyalara dokunuyorum,
belki burada olursun diye...
işte böyle
ama burada olamayacaksın biliyorum...
başka bir hikayede görüşmek üzere
kucak dolusu sevgiler
biliyorum ki sen ve ben hep birlikteyiz,
bu ev bizim,
güne erken başlamayı seviyorum,
balkonumda oturup ,
sabah kahvemi içerken bu şehri düşünüyorum,
bu şehirde en hızlı büyüyen ağaç çınar sanırım,
neden çınar ağacı hiç ekmiyorlar ki,
hep o ismi bilinmedik garip uzun ağaçlardan ekiyorlar,
Kumrular sokağı düşünüyorum, ne kadar güzel çınarlar var orada,
o sokaktan geçersen eğer, kafanı kaldırda gökyüzüne bak olur mu,
pikapıma Maksim'i koyuyorum,
o piyano çaldıkça
ben yazıyorum,
sonra siliyorum,
tekrardan yazıyorum,
uzun zamandır yazmıyordum biliyorsun,
içimde kelimeler sabırsızlanıp duruyor,
aklımı karıştırıyorlar,
hepsi birbirine karışıyor,
ama beni üzmüyorlar,
ve biliyor musun
limonata gibi bir yaz geçiriyoruz,
hiç bunaltmıyor,
Uludağ'dan şekersiz limonata favorim,
elbette Ortaköy House Cafe'nin naneli limonatasını tutmaz ama olsun,
birden Pera Palas'ta bana kahve ve tiramusu ısmarlayışın aklıma geliyor,
güzel bir gündü,
sonra hiç bilmediğimiz bir sokak arasında,
tam kayıp olduk derken,
ev yemekleri yapan bir yerde oturmuştuk,
hani penceresinde sardunyalar vardı
ve ben orayı çok sevmiştim,
ne yediğimizi bugün de hatırlamıyorum...
posta kutuma her akşam bakıyorum,
ama o çok beklediğim mektup hiç gelmiyor,
umudunu yitirme diyorsun biliyorum,
ama o kitap benim için çok önemli biliyorsun,
belki bir gün, tamda umudumu yitirdiğimde gelecek,
ve itiraf ediyorum sen uyurken
seni izliyorum,
bu aralar Aşk okuyorum
uzun zamandır okuduğum en iyi kitaplardan biri diyebilirim, sanki beni dinliyor ve cevaplar veriyor...
akşamları kapıyı açıpta batan güneşin mutfakta yansımalarını seyrediyorum,
hemen balkon kapısını açıyorum,
balkona azıcık su döküyorum,
amacım balkonu temizlemekten çok,
susamış güvercinlere su vermek,
onlarda bunu biliyorlarmışcasına ben suyu döker dökmez geliyorlar,
tamam kızma, balkonda yuva yapmazlar,
umarım...
ve,
sen gelene kadar evin her odasına girip çıkıyorum,
eşyalara dokunuyorum,
belki burada olursun diye...
işte böyle
ama burada olamayacaksın biliyorum...
başka bir hikayede görüşmek üzere
kucak dolusu sevgiler
müzik de yazı da çok güzel,
tşkler
sevgiyle kalın
Gamze
Posted by: gamze | July 30, 2009 at 12:53 PM
Gamze öncelikle hoşgeldin,
beğenmene çok sevindim, sende sevgiyle kal:)
Posted by: zyn₪p | July 30, 2009 at 02:06 PM
Adamın kendisi de çok güzel, elleri de, müziği de. Yaradan çok özenmiş bu adamı yaratırken besbelli. Yalnız bana çok iyi geldi. Durmak, yavaşlamak, hissetmek için ne muhteşem bir melodi.r
Posted by: tijen | July 30, 2009 at 04:22 PM
Sevgili Tijen,
yaradan epey özenmiş cidden ;) çok teşekkür ederim yorumun için, biraz yavaşlamak gerek bu hayatta sanırım :)
Posted by: zyn₪p | July 31, 2009 at 09:23 AM
cokkkkk guzeldi..hikaye,muzik,adam...ellerine kalbine saglik
Posted by: sibel | July 31, 2009 at 12:59 PM
sibelciğim, hikayeyi de beğenmene çok sevindim:)
müzik ve adamda söze gerek yok zaten hehehe:D
kucak dolusu sevgiler ...
Posted by: zyn₪p | July 31, 2009 at 01:40 PM