Uçak öğleden sonra Londra üzerinde inişe geçerken, şehrin düzenliliği ve bulutların griliği bizlere hoşgeldin diyor gibiydi...
Pasaport kontrolünde sıra beklerken çeşit çeşit insan ile göz göze gelip aslında herkesin bir an önce sevdikleriyle kavuşmak için sabırsızlandığını görüyorsunuz...
Bavulları beklerken bile, etrafı bir heyecan bulutu sarıyor. O bavullar, kimbilir hangi hayalleri getiriyorlardı...
Sıra otobüs ile önce Galler'in başkenti Cardiff'e sonra tekrar Londra'ya...Londra-Cardiff, otobüs ile 3 saat 15 dakika...
Ama, önce Londra'dan başlamak istiyorum.
Londra'da kaldığımız 5 gün boyunca, hava sürekli güneşliydi, Şubat ve Londra için mükemmeldi.
British Museum'da (http://www.britishmuseum.org/) sabahın erken saatlerinde(sabah 8.00'da) sıraya girerek "The First emporer China's Terracatto Army" (http://www.britishmuseum.org/whats_on/all_current_exhibitions/the_first_emperor/exhibition_tickets.aspx)
sergisi için bilet aldık ve bu sergi ile büyülenip akşamda Çin yeni yılını kutladık. British Museum, şu ana kadar gezdiğim en büyük ve pek çok uygarlığın eserlerini barındıran müzeydi...Truva'dan bile öyle güzel ve büyük mozaikler gitmiş ki, üzücü.
Covent Garden'a her öğlen gidip yemek yedik ve orada ki atmosfer bana inanılmaz huzur verdi. Konserler, gösteri yapanlar, satış yapanlar kısacası güzel bir kalabalık...
Londra'ya gitmeden önce mutlaka güzel bir müzikale bilet alın, biz bilet bulsaydık gidecektik...
Camden Town'da eski ahırların nasıl dekore edildiğini görüp pazar günü(10 Şubat 2008) çıkan yangına üzüldük.
Londra'nın bana göre en önemli ulaşım aracı, metro. Ve bizde sadece ulaşım olarak metroyu kullandık. Ve metro ile Londra'da bir yerden bir yere gitmenin ne kadar kısa ve ucuz olduğunu gördük. (Sanıyorum metro 7 katlı) http://www.tfl.gov.uk
Dediğim gibi, kraliçeyi sarayında gördüm ve bana göre dışarıdan çok mütevazi, Dolmabahçe kadar güzel değil :)
St. James parkında havanında güzel olması ile banklarda oturup kendi parklarımızı düşündüm.
Big Ben'i görüp bu mu dedim, çünkü fotoğraflardan daha güzel görünüyordu ama asıl olan sanırım Big Ben'i gece ve uzaktan seyretmek.
Millenium köprüsünden gece yürüyerek geçtik ve Londra ışıl ışıldı.
Bir gece kızkardeşimle Soho'ya gittik.
Piccadilly Circus'ta Eros'un heykelini gördük.
İngilizlerin meşhur "fish and cips"inden yiyip, yarı bira yari sprite olan biralarından içtik.Pub'a gidip sakın bira istiyorum demeyin, çünkü o kadar çok çeşit bira var ki...Publar 22.00 de kapanıyor. İngiltere'de içki içme yaşı 21 ve içeride hiçbir şekilde sigara içilmiyor, o yüzden pubların dışında içmek istiyorsanız içkiniz ile birlikte dışarı çıkıyorsunuz.
Oxford caddesinde ki alışveriş dükkanlarında cüzdanı da bırakmak istedim, özellikle Top Shop'da:)
Tate Modern' de ki Doris Salcedo'nun http://www.tate.org.uk/modern/exhibitions/dorissalcedo/default.shtm sergisini gezdik ve girişte ki cafe de oturup limonlu kekten yiyip ve demli çay içtik. http://www.tate.org.uk/ Doris Salcedo'nun o kırıkları nasıl yaptığı hala bir sır...
Çin mahallesinde güzel çaylar içtik...
Thames nehrinde akşam yürüyüşüne çıktık ve köprünün altında ki kitapçıda eski plaklar ve kitaplar ile zaman geçirdik...
Ve tabi ki sevgili Berceste'nin tavsiyesi üzerine gidilen Covent Garden çok teşekkür ederiz, keşke görüşebilseydik, bir daha ki sefere:)
güzel bir hafta diliyorum...
kucak dolusu sevgiler...
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...
Ankara'da halan kar yağıyor ve evde kurumuş olan ekmeklerinizi, apartmanınızın bahçesine kuşlar için bırakmayı unutmayın lütfen :)
ne güzel fotoğraflar zeynepcim:) çok güzel bir tatil olmuş sana anlaşılan. şimdi darısı benim başıma:)
Posted by: dlayra | February 18, 2008 at 09:46 AM
adaşcımm demek sana teracota askerlerini görmek londrada kısmetmiş. Ben, Xi'an'da görmüştüm onları, selamımı söylediler mi sana :)))
Ben hiç Londra'ya gitmedim, çok merak ediyorum, ben de gitmek istiyorummmmm!!!
hoşgeldin adaşçımmm
Posted by: zeynep | February 18, 2008 at 03:43 PM
dilayracıgım, çok teşekkür ederim, darısı başına ;)
Adaşçığımmmmm, 7000 teracota askerinden sadece 10 tanesini ve bazı eserleri görebildik, ama yine de inanılmazdı:) Selam mı, bana göz kırptılar ve "Zeynep"'e selam söyle, özledik O'nu Çin'e bekleriz dediler...(bilemiyorum artık:P)
Londra'ya yazın gitmek gerek aslında, kesin daha eğlenceli olur, bence görülmesi gereken yerler arasında;)
öptüm yanaklarından...
Posted by: zyn₪p | February 18, 2008 at 04:10 PM
Sevgili komsucugum,
her sey iyi güzelde, ne o metrolarin hali öyle, daracik,üst üst, insan daraliyor valla :).Ben sevmemistim metroyu,in in asagi sanki yerin merkezine yolculuk.
Müzelerin ücretsiz olmasi bu arada büyük bir nimet,bu sayede herkes gezebiliyor.
TATA moderne´e de gittin mi bakalim,gitmissindir kesin, senden kacmaz.
Parklari,bahceleri de görmüssün :)
Hosgelmissen.
reverans,
TD
Posted by: her majesty's neighbour | February 18, 2008 at 06:39 PM
Ohooo anlaşıldı bize niye sıra gelemedi :(
Nothing Hill'e gitmedin mi? En çok orayı sevecektin sen bence!
Gayet verimli bir gezi olmuş.
TD'nin de ağzına biber sürmeli. Tate Modern'e Tata diyor adam yaaaa!
Sevgiler Zynep'ciğim. Bekliyoruz yaza...
Posted by: Berceste | February 18, 2008 at 06:52 PM
Zynep hosgeldin Londra'dan...
Ne sansliymissin, ben ne zaman Londra'ya gitsem hep yagmurlu, soguk ve kasvetli idi, o yuzden biz turlu sevemedim.. Ama senin resimleri gorunce icimden bir sans daha vermek geldi bak... Harika gozukuyor hepsi...
Muzikal konusunda haklisin, ben gitmeden ayarlamistim, ilk gidisimde Rent sonra da Full Monty izlemistim :-)))ve Rent i sonra NY'ta gordugumde Londra'daki ni daha cok begendigimi hatirliyorum.. Isin komigi Rent burada geciyormus, yani Lower East Side NY.... :-))
Posted by: New York Muhtari | February 19, 2008 at 05:24 AM
sevgili majesty's neighbour, tamam sen metrolara binme, zaten kraliçenin komşusu olduğuna göre seni özel araçlar götürür hehehe:D
Berceste'ciğim, Nothing Hill'e gidemedim bu sefer, artık bir daha ki sefere ve tabi ki seninle görüşmekte bir daha ki sefere ya da buralarda ;)
New York muhtarcığım, biz bile anlamadık bu mevsimde Londra'yı, sanırım bizler güneşi götürdük:)
Londra'ya bir şans daha ama bence yazın ...
sevgiler ve teşekkürler hepinize....
Posted by: zyn₪p | February 19, 2008 at 09:28 AM
TATA TATA TATA TATA :)
Posted by: her majesty's neighbour | February 19, 2008 at 06:45 PM
zeynepcim
blogumda da yazdim sana..fotografcilik macerasina basliyorum:)) hep icimde kalan bir heyecani makineme kavustuktan sonra karelerime yansitmak istiyorummm.
bu arada ellerine saglik, hepsi birbirinden guzel her zamanki gibi..
sevgiler kocaman:))
Posted by: pino | February 19, 2008 at 10:35 PM
her majesty's neighbour , TATA değil TATE
TATE(teyt) :P
pino'cuğum, ne güzel bir haber, çok sevindim senin adına ama en çokta bıdıklar adına, böylece daha çok kareleri olacak ;)
kucak dolusu sevgiler...
Posted by: zyn₪p | February 20, 2008 at 09:39 AM
Bak bir de ne geldi aklıma Zeynep, hani Top Shop'ta cüzdanı bırakmak istedim demişsin ya. Bırakma :P Zira birçoğu Türkiye'de üretiliyor ve alış fiyatı maksimum 5 pound olan mallar 35 pounddan satılıyor! Yazık olurdu...
Bir de bir de... Sevdiğin biranın adını sorsam? O kadar çok çeşit var ki! Dene dene bitmedi :P Bir de onu deneyeyim...
Posted by: Berceste | February 21, 2008 at 07:21 PM
Berceste'ciğimmm, zaten bizde bunu anlayamadık, türkiyede üretilen mallan türkiyede daha pahalı, örneğin mavi jeans, sonra nevresim takımları:D
sevdiğim bira, yarı sprite yarı bira olan bir biraydı, afiyet olsun, sevgiler
Posted by: zyn₪p | February 25, 2008 at 09:57 AM
ne gusel anlatmıssın zeynojum, resimler-yazılar resmen aktı posting...
super bir tatilmiş, sana da yaramış gordugum kadarıyla:))
Posted by: cailperi | March 03, 2008 at 05:55 PM