Küçük Hikayeler

Herkesi Affet

Herkesi affet, her şeye boş ver
Geldiğin yer artık böyle bir yer
Balkondan bak artık dünyaya
Geniş gözlerle; hafifle, yükünü indir
Herkesi affet, her şeye  boş ver
Uzun bir ömür ummuştun kendine,
Öğrendin; bazı hayatlar yaşarken biter
Her yerde yabancıydın başından beri
Sürgündün, tedirgindin
Her yer gurbetti sana
Onca şey yaşadın kendince
Onca şey gördün geçirdin
Gün geldi öğrendin:
Sahip olanlar bile sahip çıkmadı sana
Bütün yaşadıklarından
Hiçbir şey bilmediğini anladın yalnızca
Herkesi affet, her şeye  boş ver
Geldiğin yer artık böyle bir yer
Hiçbir zaman senin olmadı şu tanıdık dünya
Silahlarını bırak, takma kafana,
Sağlık olsun, bu da geçer
Hem ne çıkar geçmese de

Murathan Mungan

güzel 1 hafta diliyorum...

Not: Fotoğraf Küçük Hikayeler'e aittir...

Müze mi dediniz....

Bir bayramda böyle bitti işte...ve yeni gün başladı...

Şimdi müze desem size, nasıl olur acaba yüzünüz, sevinir misiniz yoksa ıyhkk mı dersiniz :)....
Müze nedir  size göre, gitmek için ne gerekir, hangi zamanlarda açık olmalı, hediyelik ne tür şeyler olmalı, çocuklarımıza , gençlere, müzeleri nasıl sevdirebiliriz ? gibi pek çok soru Amsterdam da olduğumuz zaman içerisinde, müzelere zaman ayırmaya çalıştığımızda geldi...
Bunlardan en önemlisi Vang Gogh Müzesiydi...ve Van Gogh müzesinin duvarında işte bu yazılar vardı "Sık sık müzeye gitmeye gitmeye gayret edin"...
Müzelere daha sıklıkla nasıl gitmeyi sağlarız diye düşündük durduk ve şunlara karar verdik...

***Sadece haftaiçi 9.00 18.00 saatleri arasında değil haftasonu ve hatta cuma günleri de akşam 22.00'e kadar açık olmalı... böylece haftasonları da gidebiliriz...
***Müzelerin içinde sadece eserler değil, farklı salonlarında günümüzden eserlerde sergilenmeli ya da müzik konserleri olmalı, böylece konsere gelenler müzeyide gezebilirler...
*** Hediyelik eşyalar her bütçeye göre olmalı, 1 YTL'ye bile hediyelik olmalı, örneğin kitap ayracı...
*** Müze içinde görselliğin ve ışıklandırmanın çok iyi olması gerekir...
*** Yeterli bilgi kitapçıkları olmalı...
*** Müze içerisinde paltonuzu ya da çantanızı güvenli bir şekilde emanet edebileceğiniz bir bölüm olmalı...
bunlar bizim bulduğumuz en temel maddeler sizlerin var mı peki...

Umarım müzelerimize yeni bir düzenleme gelir ve böylece haftasonu çocuklarımızı büyük alışveriş merkezlerinden başka, müzelerimizide gezdirebiliriz ve böylece gördükleri şeyleri çok daha rahat öğrenebilirler...

kucak dolusu sevgiler...

Not: Fotoğraf Küçük Hikayeler'e aittir...

22 Ekim...

Biliyorum yine sonbahar ve hayat hep devam etmeli;
bulutlar ağlamalı,
yapraklar dökülmeli,
pencerede hayaller kurulmalı,
mum ışığında ağlanmalı,
karşı apartmandaki bebek gülücükler atıp büyümeli,
aşk hep kazanmalı,
üst komşu piyanosuna küsmemeli,
mutlaka trene binilmeli,
bazen alıp başını gitmeli ama,
dostlara da zaman ayırılmalı,
kimi zaman yenilmez olunmalı,
bazen soğukkanlılıkla dimdik durulmalı,
kaçtığımız şeylerle yüzleşebilmeli,
ve bazende doyasıya şımarmalı insan...
ve benim 365 günde sadece 1 gün şımarma hakkım var o da 22 Ekim pazar günü, çünkü yılda sadece 1 günde olsa yaşadığımı tekrar hatırladığım tek gün,çünkü doğum günüm...

Ve Şeker Bayramı, hepinize çok ama çok güzel 1 bayram diliyorum sevdiklerinizle...

keyifli haftasonları...

kucak dolusu sevgiler...

Not: Fotoğraf kalbimin mimarına ait....

"Diamonds are a Girl's Best Friend"

The French are glad to die for love.
They delight in fighting duels.
But I prefer a man who lives
And gives expensive jewels.

A kiss on the hand
May be quite continental,
But diamonds are a girl's best friend.

A kiss may be grand
But it won't pay the rental
On your humble flat
Or help you at the automat.

Men grow cold
As girls grow old,
And we all lose our charms in the end.

But square-cut or pear-shaped,
These rocks don't loose their shape.
Diamonds are a girl's best friend.

Tiffany's!
Cartier!
Black Starr!
Frost Gorham!
Talk to me Harry Winston.
Tell me all about it!

There may come a time
When a lass needs a lawyer,
But diamonds are a girl's best friend.

There may come a time
When a hard-boiled employer
Thinks you're awful nice,
But get that ice or else no dice.

He's your guy
When stocks are high,
But beware when they start to descend.

It's then that those louses
Go back to their spouses.
Diamonds are a girl's best friend.

I've heard of affairs
That are strictly platonic,
But diamonds are a girl's best friend.

And I think affairs
That you must keep liaisonic
Are better bets
If little pets get big baguettes.

Time rolls on,
And youth is gone,
And you can't straighten up when you bend.

But stiff back
Or stiff knees,
You stand straight at Tiffany's.

Diamonds!  Diamonds!
I don't mean rhinestones!
But diamonds are a girl's best friend.

sözleri Jule Styne tarafından yazılmış, müzikte Leo Robin tarafından bestelenmiş...

doğru mu acaba:=) hımm

güzel 1 gün hepinize...

Not: Fotoğraf Küçük Hikayeler'e aittir...

Sonuç...

Bütün sonuçlar hüzündür:
sanki bir çözüm bulunmuş,
İş bitirilmiş,
Bir adım atılmıştır..
Bir son, görülmüştür..
Yer, yarılmış,
Bir dağ, aşılmıştır..
Biri gelmiş, kalmış,
Armağanlar, ödüller almış,
Kazanmış ve gitmiştir..
Kimi hemen unutulmuş :
Ölünmüştür.
Kimi zaman zaman anılmış :
Bir tür dönülmüştür.

sevmeyorum sonuçları :
İçine yaşamlar gömülmüştür,
Bir problem çözülmüştür..
Bir yere varılmış,
Oraya alışılmış,
Orada kalınmıştır..
Bir gülücükle darılınmış,
Bir öpücükle barışılmıştır..
Bir deftere yaprak yaprak yazılmış;
Dolmuştur.

sanki biri asılmış
bir yerde bir zamanlarda
Biri yakılmış..
Ki çok yerde, zamanda
asılmış, yakılmıştır.
biri kurşuna dizilmiş..

Ki çok kimse, çok yerde
Kurşuna dizilmiştir.
Romanlarda yazılmıştır
Ama neden tarihlerde
Asılanlarla, yakılanlar,
Bir de
Kurşuna dizilenler de
Vurulanları vurmuş,
Yer almış, kalmışlar, belleklerde,
sonuçları itip ertelemiş,
Yeni sonuçlar getirmiştir.

İnsan bir araç değil,
Türlü sonuçlar için..
İnsan
Bir sonuç ardında değil,
Bir anlam ardındadır,
ve hep kendince
amaca bir aşama'dır.

İnsan bir sonuç değil bence;
Sürekli bir yaşama'dır.
Kısaca :
Sonuç varsa o insan'dır.

Özdemir ASAF

güzel 1 hafta diliyorum...
kucak dolusu sevgiler...

Not: Fotoğraflar Panos E. Kazanelis'e aittir...

Haftasonu

Sokakta kurulan pazarları sever misiniz bilmem ama, bendeniz oralarda kendimi çok rahat ve bir şekilde huzurlu hissediyorum...neden mi, işte sebeplerim....
İstediğiniz eşyaya rahatça dokunabilirsiniz,
pazarlık payınız her zaman vardır,
hiç ummadığınız bir şey yıllar sonra karşınıza çıkabilir,
küçük atıştırmalık için yapılmış ev yapımı kurabiyelerden alıp pazar keyfinize devam edebilirsiniz,
sonra satıcıların yüzlerinde ki ifadelerden hikayeler çıkarmaya çalışırsınız,
ve o karışıklık bir şekilde hoşunuza gider,
son olarakta fotoğraf makinenizi rahatça kullanabilirsiniz, kimse neden çekiyorsun diye söylenmez,
kısacası haftasonu da gelmişken keyifli pazarlar...

peki siz sever misiniz sokak pazarlarını, hımm:)

kucak dolusu sevgiler...

Not: Fotoğraf Küçük Hikayeler'e aittir...

Halkalar...

hani çocucukluk düşlerimiz vardı...iskelede balık tutarken güneşin batışını seyrettiğimiz, sonra anneannemin yukarıdan şarkılar mırıldandığı, dedemin sigarasını denize karşı tüttürürken ki keyfi, yoldan geçen bisikletli çocukların çın çın kahkahaları, dolmuştan inipte tozlu yoldan yürüyen ayşe teyzenin pazar sepetinde ki elmalar, az ileride ki mavi sandalın kürekleri ve kırmızı halkalar...hepsi bu kadar basit ve yalındı işte, çünkü çocukluk düşlerimizdi, ama olsun varsın devam etsin düşlerimiz ve hep olsun, neden mi, çünkü tekrar görüşeceğiz onlarla....

Wishlist...

I wish I was a neutron bomb, for once I could go off.
I wish I was a sacrifice but somehow still lived on.
I wish I was a sentimental ornamnet you hung on
The christmas tree, I wish I was the star that went on top,
I wish I was the evidence
I wish I was the grounds for fifty million hands up raised and opened toward the
sky.

I wish I was a sailor with someone who waited for me.
I wish I was as fortunate, as fortunate as me.
I wish I was a messenger, and all the news is good.
I wish I was the full moon shining off your camaro's hood.

I wish I was an alien, at home behind the sun,
I wish I was the souvenir you kept your house key on.
I wish I was the pedal break that you depended on.
I wish I was the verb to trust, and never let you down.

I wish I was the radio song, the one that you turned up,
I wish, I wish, I wish, I wish,
I guess it never stops.

güzel 1 hafta hepinize...

peki sizin dilekleriniz, keşkelerinize neler...

Not: Fotoğraf Küçük Hikayeler'e aittir...

Hoşgeldin Minik Kız...

Hani 1 sabah kalkarsınız ve dersiniz ki bugün çok farklı olacak; bugün birileri çok ama çok mutlu olacaklar...Canım Selin'cim ve Çağrıcım daima mutlu olun ve aranıza yeni katılan ALARA hoşgeldin minik bebeğimiz...tam 4 saat önce, Melbourne'da merhaba dedi dünyaya, ömür boyu mutlu, sağlıklı olsun tüm bebekler gibi....

Haftasonu hava güneşli ve güzel olacakmış, keyfini çıkarın...
ve bugün sevgili Asude çok güzel 1 yazı yazmış, haydi onu okuyalım ve beyinlerimizi çalıştıralım acaba neler yapabilirz diye.... http://didemingunlugu.typepad.com/gezi/2006/10/trkiyede_souven.html

keyifli haftasonları...

kucak dolusu sevgiler...

Not: Fotoğraf Küçük Hikayeler'e aittir...

Veeee....

Hani yolda giderken önünde uzun kuyruklar oluşan bir yere girmek için can atarsınız ama siz o mühim kişilerden biri değilsinizdir ya da oraya girmek için biletiniz yoktur...Ama ya yan sokaktaki giriş kapısını biliyorsanız ve bir anda hayatınızın en büyük cesareti gelmişse size ve kapı bir anlık açılmışssa ne yaparsınız ? ...İÇERİ GİRERSİNİZ :) ve o da ne gözlerinizi açar, bir anlık şaşkınlıkla, makinenizle etrafınızda ki ünlüleri çekmeye başlarsınız...Ama George çokk yakışıklıydı hatta kadeh bile kaldırdık O'nunla.....;)
cok guzel 1 gun diliyorum hepinize...
kucak dolusu sevgiler....
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...

Eylülden sonra...

Yaprakların döküldüğü,
kazakların çıkarıldığı,
kaloriferlerin azıcık yanıpta boruların tık tık ettiği,
birilerinin mumlar üflediği,
şemsiyelerin gökyüzüne uzatıldığı,
yağmur damlacıklarının pencerenizde oyunlar oynadığı,
güneşin halan içinizi ısıttığı,
terazilerin şarkılar söylediği,
ve sonbaharın tatlı ama garip bir hüznünü dolduran işte 12 kardeşten biri olan, Ekim hoşgeldin....

Ekime iyi başlamak için Eylül'ü güzel kapatmamız gerekiyordu ve bizde Anakralı blog sahipleri olarak öyle yaptık...
Cumartesi İdol'de buluşup, sevgili Dilayra,Pino ,  Ela , Özlem ile tatlı sohbetler eşliğinde kahvaltı yaptık, 2 minik yaramazın gülücükleri ve bulutların arasından kaçamak gülümseyen güneş ile çocuklar kadar şendik....teşekkürler hepinize:)

Cumartesi akşamı Utku (ubp) yi askere gönderdik 21 gün sonra buluşmak üzere;)

Pazar günü ise Ekimi sakinlikle karşıladım, gazeteler ve yeni aldığım kitabımın arasında evde miskinlik günümdü, DVD'de Charlinin çikolata fabrikasını izleyip çikolatanın içinde mest olduk, mutlaka izleyin...

Hepinize çok ama çok güzel, huzurlu ve sağlıklı 1 Ekim diliyorum...

kucak dolusu sevgiler...

Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...