30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun, pazartesi görüşmek dileğiyle,,,,,
mutlu haftasonları:=)
« July 2006 | Main | September 2006 »
30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun, pazartesi görüşmek dileğiyle,,,,,
mutlu haftasonları:=)
August 30, 2006 at 09:48 AM in Özel Günler, Festivaller... | Permalink | Comments (4) | TrackBack (0)
Türkiye - Arjantin....saat 13.30 da haydi 12 Dev Adam.... başarılar....
*********************
saat 15.13 ve maç bitti hemde epey 1 farkla 83-58...
benim gözümle neler oldu:
saha da ilk saniyelerden itibaren epey bir çekingendik,
savunma da boşluklar vardı,
çok fazla pas hatası yaptılar,
sayı attığımızda geriye koşmalarda geciktik,
Arjantin güçlüydü evet, ama yenilemeyecek bir takım değildi,
karşı takımın zayıflıklarını tam olarak bilememişiz gibiydi,
faul atışlarında bile epey sayı kaybettik,
taraftarlar çok fazla destek vermedi ya da ekrana gelen sesler kesilmişti...
takım çok genç bir takım, ama yine de karşı takıma verilen faullerde hiç sinirlenmediler, aferin onlara....
maç bittiğinde üzüntüleri yüzlerinden okunuyordu...
Yine de sahada basketbol oynadılar, fark 30 sayıda olsa, orada görmek, izlemek bile güzeldi, tşkler.....
Not: Afiş http://www.fiba.com/pages/eng/fe/06_wcm/index.asp sitesinden alınmıştır. Site tasarımı ve içeriği başarılı bir şekilde hazırlanmış, özellikle FIBA2006'nın maskotları süper....
August 29, 2006 at 10:00 AM in Bıdı Bıdılar... | Permalink | Comments (9) | TrackBack (0)
Hani alıp başınızı gitmek istediğiniz yer aslında hiç yoktur,
ve siz bunu bile bile yine de çantanızı alır ve koyulursunuz yola...
başınızı cama dayar ve dalarsınız uzaklara...
belki eski bir aşkı, belki de dünkü toplantıyı düşünürsünüz...
sonra uzaklardaki dağ köylerinden birine gözünüz takılır ve
burada yaşasaydım daha mı mutlu olurdum acaba dersiniz...
yol ayrımına geldiğinizde bu sefer şansınızı denemek istediğinize karar verirsiniz,
hızlıca girersiniz tozlu yola...
biraz merak biraz da korku vardır, ama vazgeçmek yoktur, en azından bu sefer...
sonra araba durur...
gözlerinizle etrafı süzer ve kapıyı yavaşça açarsınız,
karşınızda çam ağaçlarının içinde küçük bir gölet,
etrafta kelebekler, inekler, ördekler....
ve az ileride ki dağ köylerini görürsünüz...
o kadar sessizdir ki, doğanın sesini dinlersiniz...
uzaklardaki evlerin çoktan kış için hazırlık yapmaya başladığını düşünürsünüz,
biberler kurutulmuş, yakacaklar düzenlenmiş, çocuklar okulları için hazırlanmış....
orada uzun saatler boyu kalırsınız ve hava karardığında yıldızların hiç bu kadar çok ve muhteşem olduğunu bilmediğinizin farkına varırsınız...
daima, hayatınızın en güzel günlerini düşünmeye çalışın....
tam 65 yıl önce dedem ve babaannem bugün çok ama çok mutlularmış, çünkü bugün babam doğmuş...
iyi ki doğdun babammmm...
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...
August 28, 2006 at 10:57 AM in HİKAYELERİM... | Permalink | Comments (8) | TrackBack (0)
When the day is long and the night, the night is yours alone,
when you're sure you've had enough of this life, well hang on.
Don't let yourself go, everybody cries and everybody hurts sometimes.
Sometimes everything is wrong. Now it's time to sing along.
When your day is night alone, (hold on, hold on)
if you feel like letting go, (hold on)
when you think you've had too much of this life, well hang on.
Everybody hurts. Take comfort in your friends.
Everybody hurts. Don't throw your hand. Oh, no. Don't throw your hand.
If you feel like you're alone, no, no, no, you are not alone
If you're on your own in this life, the days and nights are long,
when you think you've had too much of this life to hang on.
Well, everybody hurts sometimes,
everybody cries. And everybody hurts sometimes.
And everybody hurts sometimes. So, hold on, hold on.
Hold on, hold on. Hold on, hold on. Hold on, hold on.
(Everybody hurts. You are not alone.)
hiçbir şey için canını sıkma, mantıklı üzül;) haydi hayata...
keyifli haftasonları...
sevgili arzu Kaşta'ki orman yangınları için dua edelim demiş, bence de umarım çabucak söner....
:( yazık çok yazık
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...
cailperim kedilerinin fotoğrafını çekmeme izin verdiğin için tşkler;)
August 25, 2006 at 10:43 AM in Haftasonu | Permalink | Comments (14) | TrackBack (0)
Bu tekne bizim olsa;
hep beraber açılsak denizlere,
içinde güzel müzikler çalsa,
sonra dostlar güzel kareler çekse,
her limana uğrasak güzel yemekler yapsak,
istediğimiz yerde demir atıp yüzsek,
sonra denizin ortasında güneşe gülümsesek,
akşamları içeceklerimizi alıp ay ışığında hayaller kursak,
hayat hızlıca aksa ve hiç düşünmesek işi, parayı, başka dert ettiğimiz şeyleri...
Kahkahalarımız yükselse ve tekneyi o götürse...
olmaz mı, mutluluk teknesi olsa ?
peki daha başka ne olsun bu tekne de...
Not: Fotoğraf Küçük Hikayeler'e aittir...
August 22, 2006 at 09:53 AM in Bıdı Bıdılar... | Permalink | Comments (13) | TrackBack (0)
Hani bazı anlar vardır ya, çok ama çok özeldir, hani her duyguyu aynı anda yaşamanıza sebeptir,işte size evlilik...
içinde gözyaşı, kahkaha, endişe, mutluluk hepsi vardır.
Şimdi neden böyle bir cümle ile başladım anlıyorsunuz sanıyorum...ÇOk yakın arkadaşım, dostum sevgili Zeynep dün Onur ile evlendi....Ama öncesinde elbette bir sürü hazırlıklar vardı.Gelinin saçı, ojenin rengi, sonra makyajı sonra annesi ile duygulu anları sonra bizlerle kahkahaları sonra ayakkabısının altına yazılan isimler, sonra telefonlar, evden çıkış anında iyice yüklenen duygular ve sonunda nikah memuru sorduğunda evet deyişleri, ilk dansları...
ömür boyu mutluluklar size...
bu arada düğünün arka planını çekmek çok zevkliymiş:)
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...
August 21, 2006 at 09:44 AM in Bıdı Bıdılar... | Permalink | Comments (15) | TrackBack (0)
Bence hayat bir nehir gibidir.
Çoğu insan bu nehre, sonunda nereye çıkacağına karar vermeden atlar. Böylece çok geçmeden akıntıya kapılırlar....
Günlük olaylar, günlük korkular, günlük zorluklar...
Nehrin çatal oluşturduğu yerlere vardıklarında hangi tarafa gitmek istediklerine bilinçli bir şekilde karar vermezler, kendileri için hangi tarafın uygun olduğunu da düşünmezler.
Ta ki günün birinde kükreyen sulasın sesi onları uyandırana kadar...
aşağı düşeceklerdir.Bazen bu düşüş, duygusal bir düşüştür.
Bazen fiziksel bir düşüştür.Bazen finansal bir düşüştür.
Hayatınızda bugün yüz yüze olduğunuz güçlükler, büyük ihtimalle, nehrin yukarısındayken verilen iyi kararlarla önlenebilirdi.
Kaderiniz karar anlarınızda biçimlenir...
Anthony Robbins...
keyifli haftasonları...
Not: Fotoğraf Marvin_H_Gohlke_Jr'e aittir...
August 18, 2006 at 10:34 AM in Haftasonu | Permalink | Comments (8) | TrackBack (0)
Ne hükümran kalır
Ne zulüm ne de kin
Öz değil dostlar
Öz değil bu biçim
Kulların kullara ettiğini
etmiyor en zalim harı ateşin
Bugün dua ettim hepimiz için
Yüce tanrı bizleri affetsin
Ne para ne pul
Ne iktidar ne güç
Bu değil gerçek
Bu değil gerçek
Bu kavga bir hayırsız düş
Uyanır neslim uyanır elbet
Bugün dua ettim hepimiz için
Yüce tanrı insanı affetsin
Söz: Sezen Aksu
Not: Fotoğraf Kathleen_Clemons'e aittir...
17 Ağustos'u unutma, unutturma:(....
August 17, 2006 at 09:06 AM in Özel Günler, Festivaller... | Permalink | TrackBack (0)
Söndürün ışıkları,
sessizlik, bir an için sessizlik lütfen,
hatta bir an dursun dünya ve tüm çocukları savaşlardan, kargaşalardan ve hırslarımızdan alıp rahat edebilecekleri bir yere götürsün sihirim...
sonra bir köşe başında çaresizlikten ağlayan bir anneye sihir yapsam ve ağlamasa, sarılsa çocuğuna doyasıya...
ya da o sevgilileri tekrar buluştursam ve hiç ayrılmasalar...
evet hayatta böyle işte, beklenmedik sihirlerle dolu ve ben bu sihirlerin hiçbirini yapamıyorum, yapabildiğim sadece kuşları uçurmak, ateşler içinde dans etmek ve halkalarla oynamak....
hepsi bu...
evet işte başlıyoruz, açılsın perde ve başlasın gösteri...
Önce şu uzun ince sopamla küçük numaralar yapıp çocukları sevindireyim, çünkü en çabuk sevinen de, gülende, ağlayanda onlar, çocuklar...
Nasılda masumca bakıyorlar değil mi, keşke hayatta bu kadar masum olabilse...
Peki ya Seyirciler, kimbilir ne düşünüyorlar;
kimi sadece seyrediyor, takip bile etmiyor, dertler başka çünkü...
başaramazsa endişesi mi,
yoksa hayatımın bir sihirden ibaret olduğunu mu,
tıpkı bir an söyledidiğimiz sözler ve sonrasında unutulan sözler gibi..
evet hayatta, yaşamakta bir sihir gibi ve en önemli sihir değerini bilerek yaşamak....
Elinizde 1 değnek olsa ve masallarda ki gibi 3 dileğiniz olsa neyi dilerdiniz....
kucak dolusu sevgiler...
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...
August 14, 2006 at 09:55 AM in Bıdı Bıdılar... | Permalink | Comments (12) | TrackBack (0)
hımmmm, haftasonu gelmiş sevgili sahibem yorulmuş,
ben evi beklerim...
cumartesi akşamı gökyüzünde yıldızlar şöleni olacakmış,
ben evi beklerim...
dün akşam sevgili arkadaşı dilayra ile buluşup, buz gibi içecekler içip hayatı konuşmuşlar,
ben evi beklerim...(bekledim)
haftaya cok yakın 1 arkadaşı evlenecekmiş, alışverişe çıkmak gerekliymiş,
ben evi beklerim...
hava cok sicakmış evde yemek yapamazmış,
ben evi beklerim...
çamaşırları makineye koyupta beklemeyezmiş,
eee ben evi beklerim...
belki sinemaya gidecekmiş, romantik bir film olsunmuş,
ben evi beklerim...
yeni kitaplar almışmış, bir ağaç gölgesinde uzanıp okusaymış,
ben evi beklerim...
sabah erkenden kalkıp boş sokakları çekmek istiyormuş,
ben evi beklerim...
kuşlar balkona yine konuyorlarmış,
ben evi beklerim ama korkuluk olamammm...
benim beklememe sebeplerim daha çokk uzun:), ama hepinize çok ama çok güzel 1 haftasonu diliyorum, son sicaklar olabilir o yüzden buz gibi içeceklerin tadını çıkarın,yeni tadları mutlaka deneyin, sonra balkondan gece ay ışığını izlemeyi unutmayın, hatta tüm ışıkları kapatın, perdeleri açın ve ay ışığına göz kırpın, akşamları dışarda güzel 1 çay içmenin tadına varın, dostlarınızla akşam yürüyüşlerine çıkın, küllahta da dondurma üzerine fıstık yiyin ve belki de açıkhava sineması,ben evi beklerim...
bu arada ben kim miyim; haftasonu evi bekleyecek olan, sicak su torbası Pofuduk....
keyifli haftasonları...
kucak dolusu sevgiler... Y
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir.
August 11, 2006 at 09:08 AM in Haftasonu | Permalink | Comments (8) | TrackBack (0)
Elimde şarabım, altımda beyaz minderim ve işte yine ben...
Bu sicak yaz akşamında tek istediğim tek başıma, yıldızların altında ve ay ışığında dans etmek... mümkün müdür acaba...SANMIYORUM
Sessizim bu aralar....
Uzaklaşmak, yok olmak istiyorum...
herşey üzerime geliyor ve öylece kalıyor...
çocukluğumdaki o parka gidip çakıl taşlarının arasında umut bulmak istiyorum....
Saatlerce oyun oynayıp tüm dertlerimi unutmak ve hep orada kalmak istiyorum...
Düşünceler, istekler ve ben...
Birden önümdeki amca arkasını dönüp bana gülümsüyor...Hayallerimi bozuyor, ama bu akşam dans etmek var ömrümüzde deyip, derin bir iç çekiyorum....
Işıklar sönüyor ve kırmızı perde açılıyor. Derinden bir piyano sesi ile süzülüyorlar sahneye...bende onlar gibi süzülmek istiyorum, kollarımı her iki yana açıp kendimden geçmek istiyorum.Bir an yerimden kalkmaya çalışıyorum ama yapamıyorum, sonra bir akordion sesi duyuyorum ve ne yakışmış piyanoya diyorum...Hafiften sallanıyorum yerimde.Hatırlıyorum hayatta ki umutlarımı,beklentilerimi ve beklemediklerimi, gözlerim doluyor ama bu göz pınarlarımda biriken yaşlar mutluluktan mı yoksa hüzünden mi bilmiyorum...dansçılara bakıyorum ve hem dans edip hemde nasıl 1 karakter ifadesi taşıyabiliyorlar diyorum...O kadar güzel dans ediyorlar ki, büyülenmemek elde değil...
Beni de alın dansınıza ne olur diyorum ve alkışlar kopuyor...perde kapanıyor ve tekrar görüşeceğiz diyorum....Ayrılırken başımı kaldırıyorum ve yıldızlar göz kırpıp haydi dans et diyorlar, gözlerimi kapatıp kollarımı kaldırıyorum ve piyanoyu duyuyorum, ayaklarım yerden kesiliyor ve evet, evet dans ediyorum, tıpkı çocukluğumda o kırmızılı beyaz elbisemi giydiğim gün gibi...
Dans izlemek kadar, etmekte iyi geliyor bana, ya size,...bu akşam azıcıkta olsa dans edin ve dans ederken kapatın gözlerinizi ve iyi dileklerde bulunun dünya için, kendiniz ve sevdikleriniz için...
başka 1 hikayede görüşmek üzere...
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir.
August 07, 2006 at 09:48 AM in HİKAYELERİM... | Permalink | Comments (15) | TrackBack (0)
Haftanın bitişi kadar zevklidir gün batımları,
içiniz kıpır kıpır olur,
bir sonraki gün için düşüncelere dalarsınız,
haftasonunda yapacaklarınızı, yapmayacaklarınızı planlarsınız,
hani şu reklamlarda dediği gibi "kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibidir"....
işte hayatta böyledir...
kimi zaman karşınıza fırsatlar çıkar, kimi zaman da o fırsat zaten çoktan yanı başınızdan geçip gitmiştir bile...
ama ne olursa olsun siz kırmızının, sarının, morun kısacası hayatın renklerinin tadını çıkarın, kaçan fırsatlar olsa da küçük 1 gülümseme ile bir sonrakine deyin...
keyifli haftasonları...
kucak dolusu sevgiler...
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...
Haftasonu çokk sicak olacakmış, buzlu içecekler içelim, yeni tadlar keşfedelim...
August 04, 2006 at 09:56 AM in Haftasonu | Permalink | Comments (4) | TrackBack (0)
Her anın bir hikayesi olduğu gibi, pazarlarında hikayeleri vardır...
Belirli bir giriş ya da çıkış yerleri yoktur, istediğiniz yerden pazar hikayelerine ortak olabilir ya da hikayenizi istediğiniz bir arada noktalayabilirsiniz...Her tezgahın kendine has bir rengi ve düzeni vardır...Özellikle ahşap saplı şemsiyeler, yazın sicağından ve yağmurdan korunmak içindir ve aralardan sızan güneş, göz kırpar hayata...Satıcıların önlüklerine sıkıştırdıkları paralar buruşuk buruşuktur, ama size paranızın üstünü verirken buruşmuş paraları açar ve afiyet olsun diye de eklerler...Bağırmadan satış olmaz derler ve kendilerine özgü pazar cümleleri söyleyip o anda tezgahın önünden geçenleri bile güldürürler...Aldılar bu domatesten, oldular domates güzelleri gibi....
Eğer tezgahın önünde kararsız gibi bakmaya başlarsanız o zamanda hemen size ikramda bulunurlar...Ve birde o pazar arabaları, iki tekerlekli, kırmızı kareli...Ve o renksiz ve iki ya da üç renkte olan pazar poşetleri....
Eminim hepinizin sokak aralarında kurulan pazarlar ile ilgili anıları vardır...Benim en çok hatırladığım, limon satıcılarıydı; iki ellerine aldıkları sarı limonları sanki bir sirkte oynuyorlarmış gibi diziyorlar ve kimi zaman da havaya atıyorlardı...Ama şimdi artık büyük şehirlerde semt pazarlarının yerini "sosyete pazarları" aldı...
peki sizin hatırladığınız pazar hikayeleri neler?
kucak dolusu sevgiler...
Not: Fotoğraflar Küçük Hikayeler'e aittir...
August 02, 2006 at 09:10 AM in HİKAYELERİM... | Permalink | Comments (11) | TrackBack (0)
|