Onca yıl sessiz, belki de ıssız geçip gitmiş işte, hemde hiç durmadan....
kısacası, dönme dolap hiç durmamış.....hep dönmüş, dönmüş ve bir gün durmak için yavaşlamaya başladığında fark etmiş ki "zaman" dediği şey çabucak geçivermiş....kimbilir artık ne zaman dururmuş....
heytt bee...
ve bunca yıl O dönerken, sadece vurmuşum...
hemde her gün biraz daha hızlıca....
O'nunla ilk tanışmamızı hatırlıyorumda, güzel 1 bahar günüydü ve sürekli dönüyordu. Önünde durup masumca ellerimi uzattığımda birden beni içine çekiverdiğini hatırlıyorum....
Önceleri korkudan dışarı çıkmak istemiştim, ama sonra kendime gelip, etrafıma bakındığımda tanıdığım herkesin orada olduğunu görmüştüm ve OYUN böyle başlamıştı işte....O kadar hızlı dönüyordu ki sonunda sarhoş olup bayılmıştım ve uyandığımda çoktan "ben"i şekillendirdiğini anlamıştım.
Çok uzun zaman sonra, bir gün döndürmekten bıkıp durmak için yavaşladığında, ben O'na da vurmuştum....tıpkı babamın dediği gibi "ne hayattan ne de kendinden yılmak yok..."
peki şimdi geride neler var...
saçlarda aklar aralarda griler,
ellerde çatlaklar, üzerlerinde kahverengi benler
ve üstüne üstlük yüzümde de hayatın bıraktığı çizgiler...
belki de çok önceleri çıkmalıydım bu dolaptan ...
peki, bu sabaha neden böyle başladım bende bilemiyorum, belki de yaşlılıktan...
Yıllardır hep aynı oyun; 7.30 da dükkanın kapısını aç. Derin bir deri kokusu kaplasın her yeri ve tam genizinde ki deri kokusuna alışmışken, eğilip kapının yanında duran odunlardan al ve yılların sobasında yanmalarını sağla, sonra köşede eski bir tuğlanın üstünde duran çaydanlığı alıp tavşan kanı çayını demle....
....alevler çıtırdarken, önünde bir-iki dakika durup küçük hayallere dal, tam hayalinin sonuna geldiğini düşündüğünde yan dükkanın açıldığını duyup, sobanın yanında duran gazete kağıtlarını alıp buğulanan camlarını sil...Dükkanın ısındığını anladığında paltonu sandalyenin yanında ki asacağa as, koltuğuna otur, ama hemen arkana yaslanma, çünkü bir rahatladın mı asla çalışamazsın, doğrul yerinden ve çekmeceden dikiş malzemelerini çıkar. Demliğin ıslık çaldığını duyduğunda tamamdır çay deyip o tarafa giderken, raflarda ki derilere dokunup tekrardan derin bir nefes al ve kokularını içine, yüreğinin taa derinliklerine çek...
Demli çayı yudumlarken, sobanın önünde duran küçük taburenin üstünde yarım kalmış hayallerine birazcık daha devam et.....
saat tam 8.30'u gösterdiğinde, al eline tokmağı ve vurmaya başla, ne sert ne de bir şeylerin acısını çıkarır gibi; sakince ve sevgiyle vur ki o da sana aynı tepkiyi versin.....
tıpkı babamın dediği gibi....
Rahmetlide aynı işi yapardı ve 12 yaşımda, o güzel avlumuzda beni dizlerine oturttuğunda ellerimi uzatmamı istemişti, ellerimi O'nun o sicacık ellerinin içine koyduğumda bana ince ve güzel ellerimin olduğunu ve bunlarla ne yapmak istediğimi sormuştu, bende bilmem ki belki de senin yanında çalışabilirim demiştim.Aslında başkada bir iş bilmiyordum..... ve o zamanlar dolabın döndüğünün bile farkında değildim....
bana dönerek, eğer bu işi yaparsan hiç bıkmadan, usanmadan ve her başlayan günde, kocaman yüreğinle yapmalısın deyip eklemişti, bu işte kaybedeceğin tek şey ellerinin inceliği olacak demişti....Dediklerinde çokta haklıydı, tek bir şey dışında, ellerim evet kalınlaşmıştı, ama yüreğim gün geçtikçe inceliyor, daha kırılgan ve alıngan oluyordu... belki de yaşlılıktan ya da sürekli vurmaktan bilemiyorum....
tak
tak
tak
....
duyuyormusunuz
...
kimbilir bu dükkandan kaç tak sesi çıkmıştır ve hep eski bir şarkı mırıldanacağım zaman sanki bana inat daha da hızlanıyorlar....tıpkı şimdi ki gibi...
bazen bu tak takları yaşamın duraksamalarına benzetiyorum...
tam bir yere gidecekken başka bir yola gitmeniz gibi ya da tam bir haber beklerken başka başka haberlerin gelmesi ve o haberin hiç gelmemesi gibi....
bir kere vurmaya başladın mı durduramazsın artık, aslında hayatta öyle değil mi....
peki ya o derin deri kokusunu hissedebiliyor musunuz....
ben hissedemiyorum artık çünkü onlarlayım sürekli...
ellerim ilk günden itibaren deri kokuyor ve bu koku dolap döndükçe tüm yüreğime işledi, peki pişmanmıyım asla...
peki sizin dönme dolabınızda neler var?....
başka 1 hikaye de görüşmek üzere
Not: Fotoğraf Stacey_A_Bates'e aittir....
adascigim, bu beth gibbons deli ediyor beni, yazini onu dinleyerek okudum, piskuwite ve sana selam ederim :)
tarot kartlarinda kader carki diye bir kart vardir...
o cark gibi benim donme dolabim da.
her asamasinda farkli birseyler var.
hayat dedigin bu olsa gerek..
tas sokaklara gitmeli adascigim, tas sokaklara...sarabini ictin mi aksam?
Posted by: zeynep | March 22, 2006 at 11:38 AM
ahh adaşçığım ahh......
iyi bir tarotçu halan bulamadım bi türlü heheheee:D
şarabımı:) küçük 1 kadehte içtim ve hemen yatmışım....
kalbin daima güzelliklerle dolu olsun, iyi ki varsın...ben sana bu Beth'in albumunu mp3 yapayımda tum sarkıları gondereyım, makinede 5 tane var cunku:D
Posted by: zyn₪p | March 22, 2006 at 11:52 AM
yolla yolla vallahi :) toplarsiniz beni sonra tas sokaklardan :)
sen de iyi ki varsin!
Posted by: zeynep | March 22, 2006 at 11:54 AM
He he, takim burda toplanmaya baslamis, hatta biri de sokaklarda kopmus bile :-)
Tarot , marot neler oluyor kizlar, bende okuyup üfliyim sizi bari,su faliniza falan bakayim.
Yoksa peri tozu durumlarimi ;-)
Posted by: Mr TD | March 22, 2006 at 12:07 PM
"tam bir yere gidecekken başka bir yola gitmeniz gibi ya da tam bir haber beklerken başka başka haberlerin gelmesi ve o haberin hiç gelmemesi gibi.."
Bayıldım bu söze, sanki benim hayatımı, şu son 2 senemi özetlemiş...
Özledim blog arkadaşlarımı, seyahetler, misafirler, güzel havayı bulmuşken kendimi dışarı atmalar derken ihmal etmiştim bir parça, bugün yazdım yine tüm o mantı, pogaca, krep furyasından sonra:)
Tarot falını hep merak etmişimdir ama bir kere bile baktıramadım, aslında öğrenmek var...
Posted by: Gülnur | March 22, 2006 at 12:28 PM
adaşçığım yolladım 3 tane daha, ama şimdi sen toplarsınız diyince vicdan azabı oldu bende:D
Mr.TD sen üfle üfle, ama kusmadan üfle:P
Gülnur'cum mantı yapmış, ellerine sağlık, gez çık tabi ki, bizde çıkacağız ama malum havalar birazcık daha ısınsın dondurma bile ısmarlayacağım hepinize söz:D
tarota bende sadece 2 kez baktırdım ama sonuç dersen bir şey çıkmadı doğal olarak ehueheuuu:DDD
Posted by: zyn₪p | March 22, 2006 at 12:42 PM
adascim cok guzeldi her iki hikayen gibi..gulnur gibi bende ayni sozlerden cok etkilendim,hatta benim de son iki semi cok iyi ozetliyor...
seni okuyorum huzunleniyorum,sonra yorumlara geliyorum kopuyorum..enteresan bu blogosfer bir guldurur bir aglatir misali..:)iyiki vrsiniz hepiniz cidden.
bu arada bende tarot baktirdim ama hic biride tutmadi,kadin sadece abd ye gitmek istedigimi bildi ya da atti tuttu..greenwich market'te gelirseniz gitmeyin ona hala ordaysa..
delight'cim sen beni hem tozla hem de ufle valla cok iyi gelir..
zeynep kiyamam,dagilma tas sokaklarda,napariz sonra perisiz kaliriz:)
Posted by: SIBEL | March 22, 2006 at 05:47 PM
Benim donme dolabimda ne var diye dusunuyorumda..Yapmak istedigim seylerin cogunu yaptim ama hala yapacak ,ogrenilecek cok sey var...Sirasi gelince dolaptan dusuyorlar tek tek...
Ne guzel anlatiyorsun..Sevgiler...
Posted by: aysin | March 22, 2006 at 07:27 PM
Sibel'cim çok tşkler ve tamam greenwich market'e gelirsek baktırmayz Tarot...:D
Aysincim sana da dolaptan düşme fikrini anımsattığın için tşkler....güzel 1 detay aslında.....sınavda başarılar....;)
Posted by: zyn₪p | March 23, 2006 at 02:26 PM