Tam burada durmuş kaybolmayı bekliyorum...
Bastığım toprağın kokusunu içime çekmek, hafiften esen rüzgarda saçlarımı dağıtmak ve gözlerimi kapatıp hayallere dalmak istiyorum. Ama yapamıyorum...
Gözlerimi açıyorum ve sonbaharın güneşiyle etrafımda ki çıplak ağaçları görüp, keşke herşey özü gibi çıplak olsa diyorum....
Kısacası kaçmak ve burada olma sebebimi hatırlamak istemiyorum.Ama bunu da yapamıyorum (aslında bunca zamandır neyi iyi yaptığımı düşünüyorum)
Buraya ne eski bir dostu ziyarete, ne aile fertlerinden birini görmeye ne de bir tatil için geldim...
Bir elimde bavulum diğer elimde de karşımda duran bu güzel evin anahtarıyla öylece burada durmuş bakıyorum....
Aslında herşey 1 hafta önce evime gelen büyük bir zarfla başladı. Postacı, imza ve kimlik karşılığında zarfı verdi ve gitti. Zarfı aldım, masamın üzerine koydum ve hemen işe yetişmek için evden çıktım. Sanıyorum 1 hafta kadar sonra eve gelen temizlikçi kadın bana masamın üzerinde duran zarfı hatırlatınca o an hayatımın değişeceğini anladım...ZArfı elime aldım, usulca açtım ve o ana kadar hiç vasiyet mektubu almamış biri gibi önce şaşırmış sonra camın önündeki koltuğa oturup soğukkanlılıkla okumaya çalışmıştım, ama olmadı, çünkü ev O'ndandı ve ne olacağına da benim karar vermemi istiyordu.... belki de cezalandırıyordu beni bilemiyordum.
Bu eve daha öncede gelmiştim, ama sadece bir kez ve onda da evlenme teklif etmişti, peki ben ne yapmıştım, kariyer, inat ve soğukkanlılıkla kabul etmemiştim. evet yanlış duymadınız...
Şimdi Aradan tam 15 sene geçmiş ve yine burada durmuş eve bakıyordum, tek farkla O yoktu artık....
Şu anda bir adım dahi atamadan içeride beni nelerin beklediğini düşünüyordum...
birden yanaklarımın ıslandığını hissediyorum ve O'nu bir zamanlar ne kadar çok sevdiğimi ve tam 15 sene boyunca da çok sevdiğimi anlıyorum...
ve hayatımda ilk defa pişmanlığımın ne kadar büyük olduğunun farkına varıyorum....
ve o günü hatırlıyorum....
Bir Cuma sabahı beni aramış, haftasonu için harika 1 yere gideceğimizi ve hemen işten izin alıp küçük bir valiz ayarlamamı istemişti.Bense erken izin almak yerine gecenin 11'ine kadar çalışmış ve yola ertesi sabah çıkmak zorunda kalmıştık...Arabada sürekli şikayet etmiş ve sabahın erken saatinde kalkmaya değecek 1 yer olması için sürekli gevezelik etmiştim...Yol boyunca beni o kadar büyük bir sakinlikle dinlemişti ki... şimdi düşünüyorumda beni ne kadar da çok seviyormuş...
Geldiğimizde hemen şömineye bir kaç odun atmış ve ısıtmıştı evi, zaten güzel de bir bahar sabahıydı...
Şöminenin yanında yaklaşık yarım saat uyuyakalmış ve güzel 1 kahve kokusuyla uyanıverip gülümsemiştim....Kahveden sonra girişin yanında duran 2 bisikleti göstererek haydi çıkıyoruz demişti...Kabul etmiş ve birlikte bu çitlerin etrafında tam tamına 1 saatlik bir tur atmıştık ...bisikleti benden hızlı kullanıyordu ve arayı açtıktan sonra duruyor ve bana o güzel gözleriyle gülümsüyordu....Eve dönerken, rüzgarın saçlarımı dağıtmasını görmek için arkamda kalıyordu....
Eve geldiğimizde önden benim gitmemi istemiş ve tam kapıya doğru yönelmişken kapı kolunda bir yüzük görmüştüm. O'na dönmüş ve daha bir şey söylememi beklemeden "Eğer o yüzüğü takarsan bu eve bir ömür boyu birlikte gireriz, ne dersin" demişti...
Bense kocaman bir kahkaha atarak saçmalıyorsun demiştim ve o an yıkıldığını anlamıştım...artık gururum ve inatım yüzünden geri de dönemezdim...
hem kendi hayatımı hemde onun hayatını tamamen gömmüştüm....
Ne diyeceğimi hiç bilememiştim ve hemen bir taksi çağırmasını istemiştim. Ama O herşeye rağmen yarın birlikte gideriz demişti, dinlemedim O'nu ve o günden sonra bir daha da asla görmedim O'nu...hatta cenaze törenine bile gidemedim.....ne acı değil mi....
Çok utanıyorum kendimden ama asıl olarak O'ndan...
ve en önemlisi de ne biliyor musunuz, tüm bunlara rağmen her doğum günümde evime kırmızı gülleri gönderiyor ve içine de "eğer görüşmek istersen köşedeki cafede 1 saat bekleyeceğim" yazıyordu. Peki ben ne yaptım, 15 sene boyunca hiç ama hiç gitmedim; 1 kerecik bile.....
çok acımasızım,
çok inatçıyım,
çok kötüyüm
ve halan beni neden, nasıl sevdiğini hiç ama hiç anlayamıyorum....
kocaman bir eşşeğim ben ....
tekrardan ağlamaya başlıyorum....
Aklıma birden vasiyette, eve geldiğimde açılmak üzere olan bir mektup geliyor ve hemen çantamı açıp zarfı alıyorum...
zarfı açtığımda içinden 2 yüzük çıkıyor....bana evlenme teklif ettiği yüzük....ve birde O'nun yazdığı mektup.....artık gözyaşlarıma hakim olamıyorum...
Sevgili Meleğim,
şimdi biliyorum gözyaşları içinde buradasın ve bu mektubu okuyorsun, 2 yüzüğü gördün ve belki de sebebini anlamaya çalışıyorsun...ASlında bir sebebi yok, çünkü biri de benim içindi, ama biliyor musun senin evet diyeceğine kendimi o kadar kaptırmıştım ki meleğim, yaklaşık 1 ay acaba nasıl oluyor diye taktım...
Bana çok yakışmıştı, hem sana yakışssa takardın inan bana ve ne olur meleğim ağlama artık....
Bunları ne sen üzül ne de kendine kız diye yazıyorum.
Evi sana bıraktım, çünkü senden sonra hep buradaydım ve seni sadece yılda bir kez görüyordum o da tahmin edeceğin üzere, sadece doğum günlerinde; köşede ki cafeye gelmeyeceğini bildiğim için evden çıkışını bekliyor ve seni gördükten sonra evime geri dönüyordum...
Sensizlik çok zordu hemde çok zor, ama şimdi bu mektupta bu zorlukları anlatıp seni üzmek değil amacım...Sadece bundan sonra üzme kendini meleğim...
Birbirimizi 20 yıldır tanıyoruz ve iyi kötü birlikte ya da yalnız, köprüler aştık ve hepsinde de hiç hızlı geçmedik, mutlaka köprünün bir yerlerinde durup aşağıya baktık.....
ve şimdi ben köprüleri geçmeyi bırakıp, sana kalbinden bakıyorum ve sende ne olur üzme kendini ve sakın pişman olma...
daima gülümse meleğim...
keşke yanında olup gözyaşlarını silebilseydim, ama seni hep o bisikletle arkandan geldiğim gibi hatırlayacağım....
daima kalbindeyim...
Şu an zaman, ben, dünya her şey durmuş, hüngür hüngür ağlıyorum, özür dilemek ve hayatımı geriye almak istiyorum ama gene yapamıyorum............
başka bir hikayede görüşmek üzere....
kucak dolusu sevgiler...
Not: Fotoğraf Ed_Heaton'a aittir...
iyi ki ben EVET diyebilmişim..
tanrım, bu hikaye muhteşem nerdeyse ağlayacaktım...
muhteşem...
seni seviyorum, zeyno..
Posted by: sibeel | February 06, 2006 at 10:07 AM
bu hikayeyi beyaz perdede gormek iyi olurdu. ne dersin?
Posted by: didem ozel | February 06, 2006 at 10:34 AM
Zeynep,
saka yapmis olsun,saklandigi yerden ciksin...Bu hikaye uzucu.....Sevgiler...
Posted by: ayse | February 06, 2006 at 11:31 AM
Günaydin Zynep,
daldim okuyorum yazini,cok basarili.Hikaye oldugunu unuttum,senin basindan gecmis gibi okuyorum,sanirim bsarili bir hikayenin de böyle olmasi lazim.Hatta okurkende , ya böyle bir sey yasamis insana da ,onun moralini yükseltecek ne söylenir diye kafamdan geciriyorum.
Bir daha sefere basinda ,bu bir hikayedir diye yaz lütfen,sabah sabah biran daraldim :-).
Bu arada izninle senini de linklerime ekledim.Sen zaten benimkini eklemissin, tskler.
Posted by: Mr.Turkish_Delight | February 06, 2006 at 11:33 AM
p.S
sumakla ilgili ekleme yaptim,Zepzep de okuyabilirsin
Posted by: Mr.Turkish_Delight | February 06, 2006 at 11:35 AM
ufffff, sabah sabah ne yaptin adascigim!!!!!!!!! neseli birseyler cal piyanist! ben zaten durgunum bu ara, bir de uzerine bu....cok dokundu..ellerine saglik ama cok guzel yazmissin.
Posted by: zeynep | February 06, 2006 at 11:44 AM
Sana katiliyorum bende senin gibi hissettim Mr.Turkish_Delight...Hislerime tercuman olsun yanii..Sanada tesekkurler...
Posted by: ayse | February 06, 2006 at 11:54 AM
:(
arkadaşlarımmm amacım sizleri üzmek değildi cidden:)) ve eğer hikayenin içine girebildiyseniz ne mutlu bana:))
yani fotoğrafa baktım ve birden düşünceler dökülmeye başladı işte, hüzünlü bir hikaye kabul ediyorum.....
tamam bundan sonrakini hikayemi neşeli olanlardan seçeyim:)))....
**Sibeel'cim iyi ki evet demişsinn ve mutlu yıllar emre tekrardan;)(emre sibelin aşkı;)))
++didem'cim acaba oyuncular kimler olsun :)) erkek daha ılımlı ve sevecen kadın daha dişi ve inatçı hımm düşünelim:P
&&adaşçığım durgun olma bak nasıl kar yağıyor İSt'a çık kocaman bir kardan kadın yap, sonra güzel fotolarını çek hep beraber bakalım:))) hehe
##turkish_delight sumağı hemen okumaya gidiyorum ve haydi hep beraber gidelim zeynep'e(zeynepinyeri.com) bugun baharatlar var orda;)))
***ayse'cim yazarken aslında adamın bir yerlerden çıkmasını bende istedim ama olmadı :(, sanıyorum benim ki iyi sonla bitmedi....
tşkler hepinize:)))
Posted by: zyn₪p | February 06, 2006 at 12:22 PM
cok guzeldi ama cokkk uzucuydu,okurken kizdim ben hatuna ama hepimizin basina gelebilir bu inatcilik+gurur..ne kadar sevmis ya cidden adamcagiz,beklemis senelerce uzaktan bakmis..cok guzeldi cok,uzucu olsa da...
Posted by: sibel | February 06, 2006 at 01:47 PM
Turkish Delightin dediginin aynisini ben de yasadim..Ya bu kizin basina mi gelmis boyle birsey oldum..Hatta sonunda baska bir hikayede gorusmek uzere demene ragmen ben bir 5dakika sakin kalip dusunmeyi denedim..
Super ama cok huzunlu..
Posted by: Tugce | February 06, 2006 at 08:29 PM
sibel'cim bende yazarken kızdım hatuna ama geri de ceviremedim işte:(
tugce'cım tamam bende bundan sonra Turkish_delight'ın dediği gibi yazarım basına bu bir hikayedir diye;)
sınavların nasıl gecıyor bu arada(gercı ogrencıye ders sorulmaz ama:)))
sevgiler...
Posted by: zyn₪p | February 07, 2006 at 09:39 AM