Yaş gelmiş 35'e ve yıllar çoktan ezmiş geçmiş beni...belki de ben ezmişimdir onları haaa?, ne kuyruklu yalan ama......
biliyorum şimdi bana gülüyorsunuz ey yıllar, ne farkeder sonuçta yalnız kaldın diye....evet yalnızım, hemde hiç istemediğim kadar yalnız...
birazdan herkes evine, sevdiklerine kavuşacak, yeni yılı kutlayıp hediyeler alacak, belki sahte gülücükler atacak belki de çok mutlu olacaklar ve belki de kalabalıkta yalnız insancıkları oynayacaklar... iyi de tüm bunlardan bana ne değil mi...yalnız olan benim ne fark eder ki....
haydi al çantanı evine, kendi küçük kabuğuna çekil...
ama önce rengarenk süslenmiş vitrinleri şöyle bir iç geçirerek seyret, kendine kırmızı pahalı bir şarap alıp güzel bir hediye paketi yaptır , yanına da çerez ve cips, işte sana 31 Aralık gecesi...
tüm gece aldığın filmleri seyret, sonra bundan usan ve geçmiş yıllarda ki hatalarını, kalp kırıklıklarını düşün ve tam ağlamaya başlayacakken koltuğunda uyuyakal....ne gece ama....
bunları düşünmektense ofisten çıksam daha iyi olacak galiba, zaten kimsede çalışmıyor, hem saatte 7 olmuş zaten...
off şimdi ne sıkıcı, herkese yeni yıl dileklerinde bulunmak,isteksiz gülücükler atmak, bu akşam ne yapıyorsun sorularına cevap vermek ve bir şey yapmıyorsan bize gel diretmelerine maruz kalmak...offftaa offf....
en iyisi sessizce sıvışmak....iyi de nasıl diye düşünüyorum ve birden kafamda ki şişko ampülüm yanıyor...çın çınnn!!! yangın merdiveni en iyi kaçma yolu diyor haince, çünkü ofiste sigara içilen tek yer katların yangın merdivenlerine açılan bölümleri...
Hemen paltomu giyiyorum, çantamı da koluma takıyorum ve "sıvışmaya" hazırım diyorum...bir an patronumla göz göze geliyoruz ve gözleriyle bana nereye diye soruyor, kaşlarımı kaldırarak sigaraya diye işaret ediyorum, sessizce gülümsüyor, sanıyorum anlıyor beni ....
yangın merdivenindeyim, kapıyı açıyorum ve birden aşağı bakıp 8 katı nasıl ineceğimi düşünüyorum ve acaba geri dönüp yeni yıl dileklerinde bulunsam mı diyorum, ayaklarım geri geri gidiyor ama yapamıyorum ve kendimi merdivenlerden inerken buluyorum ....
işte başlıyoruz;
7. kat.Bu ofiste kimsecikler yok, kendi kendime ne güzel herkesin gidecek bir yerleri varmış diyorum....burada durup, bir sigara yakmak istiyorum ama üşüyen ellerim buna engel oluyor.... ofluyorum, yutkunuyorum ve boğazımın ağrıdığını hissediyorum, sanıyorum yine grip olacağım....
6. kata indiğimde ışıkların yandığını görüyorum, ama içeride sadece temizlikçiler var, onlarda benim gibi yalnızlar mı diyorum ama masaları o kadar neşeli neşeli siliyorlar ki, imreniyorum onlara...artık yakmam gerek şu lanet sigarayı diyorum ve sonunda yakabiliyorum....1 dakika kalıyorum orada ve elimde sigaram 5. kata iniyorum, yine içeri bakıyorum ve şaşırıyorum, çünkü halan çalışanlar var, hemde bayağı ciddiler, yüzleri asık ve gergin, sanki bir problem varmış gibi geliyor ve kimseye görünmemek için sessizce 4. kata iniyorum...
tam elimdeki sigarayı yere atacakken, bir an merdivende öylece kalıp gözlerimi kocaman açıyorum ve orada sigara içen 2 adamla gözgöze geliyoruz, ne şans ama!!!... utanıp, soğuk bir gülümseme ile aceleyle yanlarından geçiyorum, merdivenlerden inerken arkamdan gülüştüklerini duyuyorum, açıkçası umurumda bile değil....
ve 3. kat... vay be diyorum alaycı bir şekilde,içeri de kocaman bir parti var ve herkeste epey neşeli görünüyor ve belki de geceye burada devam edecekler diyorum, ya da ben öyle sanıyorum, ne kıskancım değil mi ... buğulanmış camı silip çocuklar gibi içeri bakıyorum ve birden ne yaptığımı anlayıp toparlanıyorum...atamadığım sigaramı da burada ayağımla söndürüyorum...
işte 2. kat diyorum sevinerek, çünkü ara kata geldim, kapı ya da pencere yok....iş merkezinin mağazaları var, kısacası kocaman duvarlar...rahatlıyorum...tekrar bir sigara içmek isterken abartma diyorum kendi kendime....
tam son merdivene ayağımı atacakken, baaammmm ve kayıyorum....yumuşak bir inişle popomun üzerine oturuyorum, kahkahalarla gülüyorum yılın son düşüşü diye, sonra da ağlamaya başlıyorum...neden yalnızlığımı kabul edemediğimi soruyorum kendi kendime.....
ayağa kalkıyorum... burnuma, yüzüme ve yere düşen kar tanelerini bakıp azıcıkta olsa mutlu oluyorum... köşe başında annesinin elinden çekiştiren bir çoçuğu görüp, şu hayatta belki de en çok bir çoçuğumun olmasını isterdim diyorum....sanki böylece yalnız olmazdım gibi geliyor, ama belki de yanılıyorumdur.....
kalabalığa karışıyorum...kafamı yukarı kaldırıp hayatımında karışmasını istiyorum, yalnız olmak istemiyorum, sigarayı bırakmak, kırdığım kalplerden, habersizce gittiğim ve hiç aramadığım insanlardan özür dilemek istiyorum....kısacası istiyorumda istiyorum ve damlalar çoktan süzülüyorlar bile ....
adımlarım beni kalabalıktan çekip, parka doğru yönlendiriyor ve orada yeni yıl için kurulan çadırdan hoş bir müzik sesi duyuyorum, bir elimde çantam diğer elimde mendilim, burnumu çeke çeke oraya doğru ilerliyorum, içeri giriyorum ve küçük bir çocuk, ellerime sicacık kestaneleri uzatıyor...belki de şu anda mutluluk benimle; kar ve kestane....içeri giriyorum ve .....
taaa taaataammm :)))
sizce ne oluyor....haydi hikayenin devamını sizler getirin....siz bu kadının yerinde olsanız orada ne olurdu.....
tek bir cümle, kelime bile olabilir....
başka bir hikayede görüşmek üzere....
Not: Fotoğraf Karen_E_Michaels' e aittir....
ayy ayyy ayyy yeppyeni bir hikkayyeeee:)
hemen okumalıyııııım:)
Posted by: sibeel | December 26, 2005 at 12:34 PM
inanamıyorum; en sevdiğim cafe de cadırda küçük bir köşe kiralamış, adımlarım hızlanıyor, nefesim yemiyor gibi oluyor...
insan çok garip bir varlık, cafe bile bana çevremden daha tanıdık gelebiliyor, insanlar aynı sıcaklıkta..sahte olup olmaması da beni hiç enterese etmiyor açıkcası. Önemli olan yaşanan O AN değil mi? o an karşından aldığın elektrik.Gülen gözlerin senin gözlerinle buluşması, bi avuç kestaneden vücuduna yayılan sıcaklık...
Cafedeki kısa boylu kasiyer siparişimi soruyor,her zamanki kahvemi ısmarlıyorum, ciddi bir şekilde..Espressomu isterken; içimden bir ses artık hiç birşey hep olduğu gibi olmasa, diyor..DEĞİŞTİİREBİLİRSİNN..
-"Pardon, siparişten vazgeçtim...Acaba, California usulü beyaz çikolatadan alabilir miyim? Double olsun:)lütfen, teşekkürler.." diyorum, bu kararlılık bi anda içimi coşkuyla dolduruyor.
Umarım bayağı tatlıdır:)
gözlerimin pusu bile kalkıyor O AN :)
Tatlı kahvemi yudumlarken, gözlerimle etrafı kolaçan ediyorum.Köşede kurulu kitapçı dikkatimi çekiyor, kahvemi mi hızla tüketip, kitağçıya yönelmeliyim, yoksa yavaş yavaş yudumlayıp uzaktan alacağım kitaplarıma mı konsantre olmalıyım:) bilemiyorum...
artık hayat adımlarımı yönlendirmiyor; ben ve benim seçtiklerim yaşamımı güzelleştiriyor:)
işte bu, hayat seçtiklerimizden ve seçmediklerimizden oluşuyor, tıpkı 5. katta çalışanlar gibi:)
Posted by: sibeel | December 26, 2005 at 02:10 PM
zeynep'im, kadinsak biz, kadinlara bahsedilen, o cadirda bizi beklemesini umit ettigimiz sey " ask " tir gibi geliyor bana...bir koca bardak sicak sarap yaninda sevdigin adam..dunya kimin umurunda...heyyttt tutmayin beni!
Posted by: zeynep | December 27, 2005 at 09:58 AM
sibeel'cim California usulü beyaz çikolatadan içelim bencede;)))
ve zeynep aslında hikayenin sonunda bende aşk yazacaktım ama sonra "son" herkese göre farklı olsun dedim;))
tutmasın kimse aŞk kadınlarını;))
sevgiler...
Posted by: zyn₪p | December 28, 2005 at 10:46 AM
benim de aklima ask geldi cidden,hani soyle filmlerdeki gibi bir jon,tum yil boyunca uzaktan sevmis,hayran olmus ve en sonunda kendini yeni yil hediyesi olara vermek istemis:)adam o kadar mukkemmel ki,tam hayalinin insani,red etme olayina yer yok,ilk bakista ask oluyor kadin icin:)
Posted by: sibel | December 28, 2005 at 09:36 PM