Köy yarın bir düğüne hazırlanıyordu ve o gece Bahtıgül gelin dışında herkes çoktan uyumuştu bile, ...daha şu yaşında bile diyemiyeceğim, çünkü yaşını kendi bile bilmiyordu, yalanlar dünyasında yaşı bile yalandı aslında...birden gecenin karanlığında duvardaki eski bir aynada kendi yansımasını gördü ve gözlerindeki pırıltıyı kendi bile ilk defa o an hissetti , sonra ellerine baktı ve kınayı gördü, oysaki çocukluğunda severdi kına yakmayı ama şimdi kendi düğünüydü... ve hiçde istemiyordu... aaa o da ne, istemek, neyi istemek, neyi elde etmek, o da kimdiki bir şey istesin, o sadece yalnızlar ülkesindeki 1 kadındı işte...
başını yastığına koydu ve gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan sessizce ağladı, tıpkı sözünü ilk gece verdikleri gibi..oysaki okumak istiyordu (belkide tek bildiği, gördüğü o zamana kadar okumaktı, çünkü köyü dışında şehre bile gitmemişti, hatda gelinliği bile hazır getirilmişti ona, hayatta ilk şeyi öğreten ilkokul öğretmeniydi ve o da okumayı öğretmişti... ) kimseylede evlenmek istemiyordu daha, çünkü yaşamının diğer yalnızlar ülkesindeki kadınlar gibi olacağını biliyordu... onu kurtarmaya kimsede gelmeyecekti (sizde bende çok iyi biliyoruz)...uyumak istemiyordu çünkü eğer uyursa, zamanın çabucak geçeceğini biliyordu...birden elini birinin tutmasını, onu uzaklara götürmesini kısaca yardım bekliyordu bahtıgül...ismide değişikti, hayatıda ... birden cam kenarında bir ağıt duydu ağıt şöyleydi...
"Ağlama yar, ağlama,
küçüksün daha ...
ne olurdu da yalnızlar ülkesine girmeseydin,
biliyoruz artık çok geç,
mavi yazmanı bağla,
gözyaşlarını içine at ve
uyu sonsuza kadar,
tıpkı biz yalnızlar ülkesinin kadınları gibi...
Gülün Bahtmış baban da BahtıGül koymuş,
"
başka bir hikayede görüşmek üzere...
Not: fotoğraf Paolo_Cardone'a ait...
umarım herkes kendi istediği, sevdiği insanlarla mutlu 1 hayat sürer...;))