O sabah küçük yaramazlar neşe içinde gelmişlerdi yuvaya, baharın gelmesinden başka bir sürpriz daha vardı galiba...veliler bu seferki sürprizin ne olduğunu bilmiyorlardı ve çocuklardaki bu neşenin kaynağının bugünde yuvada farklı bir oyun oynanacağını düşünüp çocuklarına sormuşlardı bile, ama bizim minik yaramazlar sözlerini çok daha ciddi tutmuşlar ve söylememişlerdi (çocuk masumluğu işte...)minik yaramazlar ailelerinden ayrıldılar ve işte yuva saatleri başladı bile...önce şarkılar eşliğinde sabah kahvaltısını yaptılar, sonra mı biraz yuvayı anlatalım ve hayallerimizi genişletelim ne dersiniz:))...
bu yuvamız eğlenceli bir yuvaydı(elbetde ki çocuklara göre...) çünkü her sabah programı çocuklar belirliyorlardı, çocuklara ne yapmak istediklerine dair 4 ya da 5 alternatif sunuluyor , böylece çocuklar küçük yaştan itibaren karar vermenin önemini ve karar verirken arkadaşlarının kararlarına saygı duymaları gerektiğini öğreniyorlardı...(çünkü bana kalırsa çocuklar görererek çok daha rahat algılıyorlar)...yuvamız rengarenk renklere boyanmıştı, peki bu renklere kim karar vermişti, elbetdeki çocuklar. her sene yuvada 1 ay tatil olurdu ve bu 1 aylık tatilden önce çocuklara renkler sunulur ve renklerden hangilerini beğendiklerini, renklerin onlara neyi ifade ettiğini sorardı eğitmenleri...yuvanın içinde küçük 1 tren vardı ve çocuklar yatmaya bu trenle gidiyorlardı; öğleden sonra 2 saatlik uykuları olması gerekiyordu, ama bazı çocuklar uyumasa da onlara başka etkinlikler sunuluyordu, zorlama yoktu...ve birde çocukların arkadaşları hayvanların olduğu bir bölüm vardı, ;tavşanlar, kediler, balıklar ve minik yaramaz köpeğimiz...her birinin adı vardı ama her sene bu adlar değişiyordu, çünkü her bir çocuk değişik adlar takıyordu (çocuk işte :) hayvanları sevip onlarla arkadaş oluyorlardı... başka bir bölümde ise tiyatral etkinliklerin olduğu bir salon bulunuyordu, çünkü bazı çocukların gerçektende buna yetenekleri vardı...vee en önemli bahçelerden biri de botanik bahçesiydi, burada ise değişik çiçekler ve onların sahibi ise çocuklardı. her sene okula başlayan elinde bir çiçekle gelip saksısını buraya koyuyor ve onunla yuvadan ayrılana kadar ilgileniyordu, elbetde ilgilenmeyen çocuklarda oluyordu ama önemli olan onların çocukça yaşamasını sağlamaktı bana kalırsa:)))peki ya sudaki eğitim, çocukları en fazla hatda bizleri bile rahatlatan su...yuvaya çocuklarını veliler yazdırırken çoğu veli bunu istemiyordu, çünkü kış ortasında havuzda nerden çıkmıştı ve çocuklarının haklı olarak hastalanmalarını istemiyorlardı, oysaki havuz sadece haftada 2 gündü ve sadece sabahtan yapılırdı ve kış aylarında bu havuza girilmez havuzun üzerindeki tekneden yalancı balıklar tutulur, değişik su kentlerine gidilir(nasıl mı işte burda harika bir mimarımız vardı ve bize havuzun belli yerlerinden aşağı inen panolar yapmış ve bu panolara istediğimiz kentlerin fotoğraflarını büyüterek yerleştirme imkanı sunmuştu, onada teşekkürler:)) böylece çocuklar kışın 1 kez de yuva içinde dünyayı geziyorlardı...) el becerilerinin olduğu bölümde ise her yer boyaydı, hatda duvarlar bile çünkü evde duvarlar boyanmıyordu(annelerde haklı) o yüzden özgürlerdi...ve minik yaramazların belki de en sevdikleri salona geldi sıra....salonun adı hikaye salonu'ydu... burada görsellikler daha ön planda idi...çoğu zaman çocuklara hikaye anlatmaya hafta da 1 ya da 2 kez konservatuar öğrencileri gelir ve çocuklara hikaye anlatırlardı... çocuklar hikaye dinlerken bakışlarıyla, ve kıpırdamadan duruşlarıyla dikkatle izliyip dinliyorlardı... (bencede izlesinler çünkü sonradan büyüyünce o büyü bozuluyor)... peki su gezisi olurda hava gezisi olmazmıydı, bu fikrimizi mimarımıza söylediğimizde bize kahkahalarla güldü ve "burda siz ne ne yapıyorsunuz" dedi "biz sadece çocukların hayallerini iyice genişletiyoruz" dedik:)) ama hava işi biraz daha zordu, çünkü nasıl olacaktı ve dünya üzerinde bu tür bir proje varmıydı bilemiyorduk, mimarımız da sonunda bizimle uçmaya karar verdi ve madem uçak var o zaman havaalanıda olsun dedi...sonuçta fikir sahibimiz ile mimarımız günler süren çalışmalardan sonra yan bahçedeki kapalı tenis kortunu bu işe ayırmaya karar verdiler, çünkü çocuklar tenise 6-7 yaşlarında başlarlardı ve bizim minik yaramazlar daha çok küçüklerdi... tenis kortu artık havaalanıydı..peki bu nasıl olacaktı tenis kortu iki kat olarak inşa edildi birinci kat havaalanı ve 2.kat uçak bölümü... böylece havada tam olarak uçmayacaktı sadece havalandıklarında yürüyen merdiven gibi bir mekanizma kuruldu ve aşağı yukarı ve yandaki panolardaki resimler değiştikçe sanki havadaymış gibi bir görüntü olacaktı....çocuklar buna bayılıyorlardı, her gün yapmak istiyorlardı ama tabiki bu zor bir hazırlık gerektiriyordu, çünkü havaalanı personeli, kaptan, hepsini ayarlamak gerekiyordu...:))peki yuvadan bu kadar kesit yeterli sanıyorum ne dersiniz:)...
ve zaman ilerledikçe hepsi neşe içinde etrafta koşturmaya başlamışlardı bile...bugun konservatuardan 2 genç öğrenci gelecek ve çocukların yüzlerini istedikleri bir hayvana boyayacaklardı ve tabiki birde hepsinin bulunduğu hatıra fotoğrafları;)))işte bizim minik yaramazlarımızdan sadece 2 tanesi birbirine sarılmış ve Didem 'de o anda fotoğraf makinesi ile bu harika resmi çekmiş...
Not: fotoğraf Didem'e, hikaye ve hayal tarafıda bana...teşekkürler Didem...
kucak dolusu sevgiler....
zeynep ne guzel bır hıkaye gercekten varmıdır boyle bır yer???? yuregıne saglık....
Posted by: aysegul | February 28, 2005 at 09:00 AM
aysegulcum:)umarım boyle 1 yuva vardır... bu sadece benım hayalımdekı yuva belkı bır gun bu sekılde bır yuva acarım;))
kucak dolusu sevgıler:)
Posted by: zyn₪p | February 28, 2005 at 09:24 AM
Umarim acarsin! Cocuklarin duvarlara boyanacak renkleri secmeleri cok harika bir fikir! Cünkü onlar bizden cok daha ii iclerindeki sesi dinleyebiliyorlar!
"büyüyünce büyü bozuluyor" demissin.. bende diliyorum ki
"O" büyü hic bir zaman kaybolmasin! Ama diger taraftanda "O" büyüyü hatirlamak ve varligindan haberdar olmakta cok güzel olsa gerek!?
O efsun ile..
Posted by: güL$en | February 28, 2005 at 05:04 PM
sevgili zeynep,
hayalgucune ve ellerine saglik.hikayeni okurken icinde kayboldum gittim. cok hos olmus.
Posted by: didemingunlugu | March 03, 2005 at 11:46 AM