Rüzgar yerdeki sararmış yaprakları savuruyordu, kimisi yüzünü göstermezken, kimiside birbirine göz kırpıyordu sanki birbirleriyle bir oyun oynuyorlardı....
peki ya ağaçlardaki yapraklar... onlarda dallarda kalabilmek için sıkıca tutunuyorlar mıydı acaba, tıpkı kimi insanların yaşamlarına sıkıca bağlanmaları gibi ...belkide hayata kısa bir süre sonra elveda diyeceklerini bilmemelerine rağmen ....
hem ağaçlardaki yapraklarda oyuna katılmak istiyorlardı, çünkü ormanda artık bir oyun oynanıyordu ismi daha belli olmasada...güneş ağaçların arasından süzülerek yere doğru iniyordu...peki ama ya rüzgar, o da bulutları çağırıyordu ve güneşin dansına
engel oluyordu, güneş aslında yansımaları ile yapraklara ışık oyunları yapıyordu....ve birden ormanın kıyısındaki küçük su birikintisinden "beni de alın oyuna" diye bir ses
geldi ,önce kimse aldırmadı bu sese ama sonra ses öyle bir istekle bağırdıki....önce yapraklar “seni oyuna nasıl alabiliriz" dediler, sonra güneş “ben zaten seninle oyun oynuyorum ama senin bundan haberin bile yok” dedi...“ben sana kimseye vermediğim ışık oyunlarını ve rüzgarda sana esinti ile su üzerinde yansımalardan oluşan bir gösteri sunuyor,
ama sen hep bizlere baktığın için hiç kendini göremiyorsun”...
tıpkı biz insanlar gibi ...
yakınımızdakinin değerini ancak ya başkaları söylediğinde ya da
onu kaybettiğimizde anlıyoruz ...
oyunun ismi aşktı...
dalların birbirleriyle olan aşkı,
güneşin rüzgar ile olan aşkı,
suyun kendi ile olan aşkı,
ve benim aşkım...
yine görüşmek üzere...
sevgiler....
Comments